spot_img
Ana SayfaArıcılıkYerli Arı Irklarımızın Korunması

Yerli Arı Irklarımızın Korunması

Folluk Dergimizin yayın hayatına başladığı günden bugüne Adım Adım Arıcılık 1, Adım Adım Arıcılık 2, Şehirde Arıcılık konuları detaylı bir şekilde işlenip, farkındalık yaratıldıktan sonra bu sayımızdan itibaren Türk arıcılığının sorunlarına değinmeye çalışacağım. Şüphesiz ki bu sorunların başında yerli ırklarımızın korunması, ıslahı ve ülkemize yurt dışından yasal olmayan yollarla sokulan kraliçe arılar gelmektedir.

Ülkemizde dünyanın peşinde koştuğu Kafkas, Anadolu, Muğla, Trakya, Yığılca arı ırkları var iken gerek tarım bakanlığı, gerek arı birlikleri ve gerekse üniversiteler ırklarımızın korunması ya da ıslahı konusunda yeterli çalışmayı yapmadığı için yerli ırklarımızın gen yapıları gün geçtikçe bozulmakta ve maalesef ülkemizde arıcılık verimsiz bir şekilde yapılmaktadır. Hal böyle olunca arıcılarımız özellikle yurt dışından yasal olmayan yollarla ülkemize sokulan ana arılara umudunu bağlamış durumdadır. Bu durum da ülkemiz arıcılığını ciddi şekilde tehdit etmektedir.

Günümüzde yaşadığımız sorunların çözümü konusunda arıcılığın paydaşları ne yapabilire gelince; evvela bal verimliliğinde dünyanın zirvesinde olan ülkeler tespit edilerek bu ülkelere yeteri kadar akademisyen, veteriner, ziraat mühendisi ve tekniker gönderilmek suretiyle o ülkelerdeki arıcılık teknikleri öğrenilip, belirli bir plan dahilinde arıcılarımız eğitilmelidir. Daha sonra tarım bakanlığı, arı birlikleri, üniversiteler ve arıcılığın diğer paydaşları bir araya gelerek yerli ırklarımızın korunması ve ıslahı için izole bölgeleri belirleyerek bu bölgelerde kurulacak enstitüler vasıtasıyla arıcılarımızın damızlık ana arı ihtiyacı karşılanmalıdır. Her ne kadar ülkemizde izole bölgeler belirlenmiş olsa da bu bölgeler hem yetersiz ve hem de bölgelerde yeteri kadar enstitü ve damızlık ana üretecek işletme bulunmamaktadır. İzole bölgelere arı giriş çıkış kontrollerinin de da sağlıklı yapıldığı söylenemez.

Arıcılarımızın yapısal problemlerden kaynaklanan sorunları yetmiyormuş gibi son yıllarda ülkemize yoğun şekilde kontrolsüz ana girişleri olmaya başladı ki Türk arıcığını tehdit eden asıl tehlike budur. Yukarıda bahsettiğim gibi dünyanın peşinden koştuğu arı ırklarımız mevcut iken yalan yanlış bilgilerle arıcılarımız kandırılmakta ve bu işin piyasasını elinde tutan insanlar yasal olmayan yollarla arıcılarımızın sırtından haksız kazanç elde etmektedir. Özellikle karpat, karniyol, buckfast ve İtalyan ana arılar damızlık diye çok fahiş fiyatlara alıcı buluyor ve arıcılarımız gerek yerli ırkların gen yapılarının bozulması ve gerekse küçük kovan böceği başta olmak üzere bu analarla hastalık ithal edip sürdürülebilir arıcılığın hayal olacağının farkında bile değiller. Hatta son yıllarda hiçbir yetkisi olmadığı halde eline bir suni tohumlama cihazı alan kişiler yurt dışından kontrolsüz yollarla ülkeye sokulan analardan ürettikleri anaları suni tohumlama yaparak saf damızlık diye arıcılara fahiş fiyatlara satıyorlar ve ehil olmayan ellerde yapılan tohumlama neticesinde piyasaya sürülen analar iki üç ayda ölüp arıcılar ciddi manada mağdur edilmektedir. Bir kaportacının beyin ameliyatı yapması ne kadar saçma ve tehlikeli ise yetkisi olmayan kişilerin de suni tohumlama yapması o kadar saçma ve bir o kadar da tehlikelidir.

Ben arıcılığa gönül vermiş biri olarak eğer verimlilik açısından faydalı olacaksa dışardan ana getirtilmesine karşı değilim ama bu işin devletimizin kontrolünde kurulacak enstitüler vasıtasıyla getirilip hastalık riski ile diğer risklerin ortadan kaldırılarak arıcılarımız üzerinden haksız kazanç elde eden kişilerin devre dışı bırakılmasından yanayım. Aksi takdirde kontrolsüz ana arı girişleri bu hızla devam ederse ülkemizde sürdürülebilir arıcılık yapmak neredeyse imkânsız hale gelecektir.

Türk arıcılığın paydaşlarının ivedilikle bir araya gelerek bahse konu sorunların çözümü konusunda reform mahiyetinde radikal kararlar alıp uygulamaya koymaları gerekmektedir. Aksi taksirde ülkemizde sürdürülebilir arıcılık yapmak hayal olur.

Popüler