Dünyanın gelişmiş ülkelerine baktığımızda bütün metropollerinin arılara ev sahipliği yaptığını görmekteyiz. Ülkemizde ise şehirler, nektar açısından çok zengin ağaç ve bitki topluluklarına sahip olmasına rağmen, hem mevzuat noktasında, hem de arıcılık konusunda yeterince farkındalık yaratılmamasından dolayı maalesef arılara kapalı alanlar haline getirilmiştir. Dergimizin bu sayısında, şehirde arıcılık konusunda neler yapılabileceğini tartışarak, çok elzem bir sorun hakkında ilgilileri harekete geçirmeyi hedefledik.

Arıların, insan ve ekolojik denge açısından saymakla bitiremeyeceğimiz faydalarını dergimizin önceki sayılarında dile getirmiştik. Başta Avrupa Birliği ülkeleri olmak üzere gelişmiş ülkelerde insanlar şehirlerde arılarla iç içe yaşarken ülkemizde arıların, mevzuata dayandırılarak şehirlere sokulmaması çok büyük bir eksikliktir. Özellikle şehirlerimiz akasya ve ıhlamur gibi bal bitkileri açısından çok iyi bir zenginliğe sahip iken, bu bitkileri arılara yasaklamak tabiri caizse doğal bir cinayete sebep olmakla eşdeğer bir uygulamadır. Tüm bu olumsuzluklara rağmen bu işe gönül vermiş arıcılar kıyıda köşede kovanlarını gizleyerek hem doğaya katkı sağlamakta ve hem de dünyanın en güzel gıdası olan bal, polen ve diğer arı ürünlerini insanlarla buluşturmaktadır. Şehirlerimizdeki bu fiili durumun yasal hale getirilmesi hususunu da neler yapılabileceğini ve şehirde arıcılığın yaygınlaştırılmasının Türk arıcılığının gelişmesine ne gibi katkılar sağlayacağını izah etmeye çalışacağım.
Öncelikle şehirde arıcılık sorununu çözmüş Almanya, Hollanda, Fransa gibi ülkelerin mevzuatları incelenerek, ülkemize uygun bir “şehirde arıcılık yönetmeliği” çıkartılmalıdır. Tarım Bakanlığının koordinesinde valilikler, büyükşehir ve il belediye başkanlıkları, Türkiye Arı Yetiştirici Birliği ve Türkiye Bal Üretici Birliği gibi olayın paydaşlarının görüşü alınarak bir yönetmelik çıkarılmasının çok isabetli olacağı kanaatindeyim. Yasal mevzuat çıkarılıp şehirde arıcılık bir standarda bağlandıktan sonra insanlarımızı şehirde arıcılığa yönlendirmemiz halinde, Türk arıcılığını özellikle koloni sağlığı ve arı ürünleri verimliliği açısından dünyada hak ettiği yere getireceğimiz inkar edilmez bir gerçektir. Özellikle şehirlerimizde belediyeler ve halk eğitim müdürlükleri vasıtasıyla arıcılık eğitimi alan genç, dinamik ve donanımlı insanlarımızın sektöre kazandırılması, anılan verimliliği üst seviyelere çıkaracaktır. Maalesef ülkemiz koloni sayısı olarak dünyada Çin’den sonra ikinci sırada iken bal verimliliği açısından çok gerilerdedir. Şehirlerde bilinçli insanların sektöre kazandırılması, verimli arıcılık uygulamaların tüm ülkeye yayılmasında büyük rol oynayacak ve bu durum ülkemiz arıcılığını hak ettiği yere getirecektir. Konu ile ilgili olarak özellikle İstanbul ilimizde, Türkiye ortalamasının çok üzerinde koloni başı bal verimliliğinin elde edildiğine dair somut örnekler mevcuttur.
Arı ve doğa sevdalıları ile ülkemizdeki sorumluları heyecanlandıracağını umduğum şehirde arıcılık konusunda Tarım Bakanlığı ve olayın diğer paydaşlarının harekete geçip bir an önce anılan yönetmeliği çıkarmasının çok önemli bir milli vazife olduğunu düşünüyorum. Konu ile ilgili olarak Folluk dergisi ve şahsımın her türlü katkıyı vermeye hazır olduğumuzu da önemle belirtmek isterim.