Yeşil Devrim Yalanı
Kendini her şeyin üstünde ve her şeyin sahibi gören fakat son yüzyılda inanılmaz ölçüde gelişen teknoloji ve bilime rağmen doğal afetler karşında aciz kalan insanoğlu ısrar ve inatla umarsızca dünyamızı sömürmeye devam ediyor. 1960’lı yıllarda ortaya çıkan adına yeşil devrim denen, sadece fazla üretimi amaçlayan, sürdürülebilirlikten bihaber söz de tarım devriminin amacı; dünyada gıda bolluğu idi. Amerika’nın Vietnam fiyaskosundan sonra elinde kalan kimyasal zehirler bu devrimin baş aktörleriydi. Günümüzde seyreltilmiş olarak halen tarım endüstrisinde kullanılmaktalar. Bu zehirlerin insan üzerindeki feci etkileri güneydoğu Asya’daki nesillerde halen görülmektedir. Yaklaşık 60 yıl geçmesine rağmen dünya gıda bolluğuna bir türlü ulaşamamış, aksine gıda kıtlığının gerçek suçlusu gelir adaletsizliği arttığı için açlık çekenlerde artmıştır. Artık biliyoruz ki yeryüzündeki açlığın gerçek sorumlusu açgözlülük ve hak tanımazlıktır. Dünyanın yeraltı ve yerüstü zenginliği bakımından bir numaralı kıtası olan Afrika en aç kıta ünvanını açık ara korumaktadır. Bu kıtadaki bazı ülkelerin resmi dillerine bakarsanız ne demek istediğimi, bu durumun neden kaynaklandığını çok rahat anlayacaksınız. Sömürüde sınır tanımayan insanoğlu, toprağı da kayıtsızca ve son yüzyılımızda tarıma başladığından bu güne hiç olmadığı kadar vahşice sömürmektedir. İç içe geçmiş siyasi ve endüstriyel sistemler konvansiyonel tarım ile toprağı gittikçe verimsizleştirmekte ve öldürmektedir. Toprağın kendisini yenilemesine müsaade etmeyen sistemler kullanarak (örneğin monokültür: tek tip ürün yetiştiriciliği) toprağın tüketilmesi tam da meşhur Kızılderili atasözündeki “bir gün paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak olan ahmak beyaz adamın işi” . Ahmak kelimesini de ben ekledim. Maalesef acı ama gerçek, kaynaklar tükenince geri dönüşü olmayan yola girilince , iklim değişikliğinde olduğu gibi, bu kelime bile hafif kalacak. Moralinizi bozdum, içinizi kararttım biliyorum ama bunların ciddiyetle farkında olmamız gerekiyor. Bunlar acı gerçekler.
Dünya bir yandan bu yolda ilerlerken bir yandan da sistemden rahatsız olan, bazı şeylerin farkında olan insanlar güçleri yettiğince bu duruma çözüm aramışlar ve halen aramaktalar. Düzen bozuldukça ve doğal/sağlıklı sürdürülebilir olan kayboldukça vahim durumun farkına varan bu insanları, çeşitli sürdürülebilir üretim şekilleri, tarım yöntemleri, enerji/iş gücü vs. verimliliği fiziken olmasa da gönül bağı ile bir araya getirmiş ve günümüzün sınırsız iletişim olanakları sayesinde gittikçe büyüyen bir topluluğa dönüştürmüştür. Konvansiyonel tarımın sürdürülemez olduğunu çok önce anlamış ve uzun ömrünü bu işe adamış olan Japon Bilim adamı Mikrobiyolog Masanobu Fukuoka dünyada doğal tarımın babası olarak tanınmış ve “Ekin Sapı Devrimi “ ismindeki kitabı bu işe gönül verenler için adeta bir kutsal kitap olmuştur. 2008 yılında 95 yaşında hayata gözlerini yuman Fukuoka ardında mükemmel bir felsefe ve çok sayıda takipçi bırakmıştır.

Yazımızın konusu olan PERMAKÜLTÜR ise 1928 Tazmanya doğumlu Biyocoğrafya ve sosyal psikoloji uzmanı Bill Mollison’un çevre tasarımcısı ve ekolojik eğitmen olan arkadaşı David Holmgren ile birlikte 1974 yılında geliştirdiği sürdürülebilir bir doğal tarım sistemidir. Permakültür kelimesinin anlamı ise İngilizce Permanent/Kalıcı ve Agriculture/tarım kelimelerinin birleşiminden oluşan ve anlam olarak ekosisteme zarar vermeyen kalıcı, sürdürülebilir verimliliğe dayalı doğanın mükemmel ekolojik sistemini en yakın haliyle taklit etmeye dayalı bir tarım sistemidir. Fukuoka’ nın kendi deyimiyle “hiç bir şey yapmama” tarımı dediği doğal tarım sisteminden farklı olarak Permakültür insan aklına dayalı tasarımın ön plana çıktığı bir sistemdir. Permakültürde aslolan tasarımdır. Bu tasarım özünde sürüdürülebilir bir sistem için öğrenilen ana değişmez ilkeler ışığında bulunduğunuz coğrafya ve iklim koşullarında sahip olduğunuz imkan ve kısıt ve becerileriniz dahilinde uygulamaya konularak işler hale getirilir. İnsan bu istemin tasarımcısı olmasına rağmen kendisi de sistemin bir parçasıdır. Yani sistemin çıktılarından faydalanırken kendi yarattığı çıktılarda sisteme fayda olarak geri döner. Günümüz dünyasındaki ekosistemde yaşayan bitki, hayvan ve her türlü canlının çıktıları/atıkları sonunda sisteme toprak olarak geri dönmektedir. İnsan maalesef bunun istisnasıdır. İnsanın aşırı karbon salınımı yüzünden meydana gelen sera gazı etkisiyle oluşan iklim değişikliği bile dünyada hayatın sonunu getirebilecek ölçekte bir sorundur.
Permakültür’de Sistem Oluşturmak Permakültürde amaç , çok basitçe açıklamaya çalışırsak; bütün olan sistemi ögelere ayırıp (örneğin ev, ahır, kümes, sebze yatakları, ağaçlar, çalılar) bunların çıktıları, bir diğerine girdi olacak şekilde hizmet etmesini sağlayarak yerleştirilmesidir. Amaç doğanın ekosistemini mükemmele yakın olarak taklit etmek ve sürdürülebilirliğini sağlamaktır. Verimli bir sistem kurmak için konvansiyonel üretimin monokültür (tek tip yetiştiricilik) dayatmasının zıttına permakültür tasarımı polikültür (çok çeşitli) yetiştiriciliği teşvik eder. Enerji verimliliğinin maksimum olması için , -buna insan iş gücü de dahildir- tasarım, mıntıkalar ve dilimlere bölünerek planlanır. Birbirlerine faydalı ağaç, çalı gibi, çok yıllık bitkiler seçilerek sisteme yerleştirilir. Doğadaki çeşitliliğe yetişmek mümkün olmasa da, maksimum çeşitliliğe ulaşmak için uğraşılır. Tasarımda doğal şekiller, örüntüler kullanılır. Yağmur mevsiminde yağan yağmurlardan maksimum fayda sağlamak permakültür tasarımında kilit noktalardan biridir. Arazinin eğimine göre yatay kanallar açılır, sisteme gölet ve su sarnıçları ilave edilir. Maksat yağan yağmurların topraktan akıp gitmesini engellemektir. Malçlama ile (toprağın organik maddelerle örtülmesi) ormanlardaki doğal toprak oluşum döngüsü taklit edilir. Böylece hem zehir kullanmaksızın yabancı ot kontrolü yapılır hem de toprağın organik maddelerce zenginleştirilmesi sağlanmış olur.
Permakültürde toprak devamlı iyileştirilir. Bakteriyel aktivitenin arttırılmasına çalışılır. Verimlilik birim alandan en yüksek getiriyi elde etmek değil sürdürülebilir en yüksek verimlilik üzerine kurgulanır. Hayvansal üretim de permakültürün önemli sacayaklarından biridir. Küçük baş hayvanlarda özellikle tavuk, ördek sistemde kullanılır. Hayvansal üretimle birlikte hayvanların işgücü, gübresi ve diğer faydaları (örneğin tavukların belli alanda yayılması sağlanarak zararlı böcek ve yabani ot kontrolü yapılır.) sisteme girdi olarak katkı sağlar. Permakültürü açık kaynak kodlu bir yazılım olarak da düşünebiliriz. Sistemin omurgasını, sistemi iyice anlayarak oluşturduktan sonra biz de becerimiz ve imkanlarımız dahilinde sisteme eklentiler yapabiliriz.
Permakültürü hakkıyla anlatabilmeye ne benim bilgim, görgüm ne de bu güzel dergimizin sayfaları yeter. Ülkemizde bir çok ilde permakültür çiftlikleri kurulmuş ve işlemektedir. Buralara internette kısa bir araştırma ile ulaşabilirsiniz. Ayrıca Permakültür tasarımcı sertifikası veren kurslar ve kısa workshoplar da düzenlenmektedir. Tasarımcı veya öğretici sertifikası almak için buralara müracaat edebilir kurslara katılabilirsiniz. Çok sevdiğim bir atasözümüz var “Çobanın niyeti olsa tekeden süt sağarmış.” Elimizde internet gibi sınırsız bir kaynak var özellikle yabancı dil bilenler için. Türkçe kaynakta azımsanmayacak kadar çok. Türkçe basılmış kitaplarda mevcut. İlla ki bir kursa gitmeniz şart değil, söylediğim gibi bu bir gönüllülük sistemi. Bill Mollison’un Türkçemize de çevrilmiş olan “Permakültüre Giriş” isimli kitabı Permakültüre başlamak isteyenler için ideal bir kaynak. Fukuoka Masanobu ‘nun yazmış olduğu “ Ekin Sapı Devrimi “ ve “Doğal Tarımın Yolu “ isimli kitaplar da sizlere tavsiye edebileceğim en önemli yayınlar. Bu satırların yazarı da bostanında bu kitaplardan, internetten, arkadaşlarından öğrendiği esasları ve bilgileri kendi bilgi ve görgüsüne göre uygulamaya çalışıyor. Son söz olarak şunu söylemek istiyorum; klasik bir deyişimiz var “sonumuz kara toprak “ bu sözü şöyle değiştirelim “istikbalimiz kara toprak.” Çocuklarımıza sürdürülebilir bir dünya bırakmak boynumuzun borcu. Sağlık ve esenlikler dilerim.
Araştıran-Yazan: Cenk Barer