E.F. (Erkan Filiz); Evet follukta tv seyircileri bugün çok önemli bir yere ziyarete geldik. Hikmet Neğuç başkanımın evinde, çiftliğindeyiz. Hikmet Neğuç Başkanım Türkiye’nin Asil horozlarıyla ilgili federasyonun Başkanı. Sizler için küçük bir röportajımız olacak. Başkanım bizi misafir ettiğiniz, davetimizi kabul ettiniz için çok teşekkür ederiz.
H.N. (Hikmet Neğuç); geldiğiniz bizi onurlandırdığınız için biz de size teşekkür ederiz.
E.K.; Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz Hikmet Neğuç kimdir?
H.N.; Hikmet Neğuç; Kuzey Kafkasya göçmeni olup 1955 doğumluyum, doğduğum büyüdüğüm bahçe burası. İlkokulu burada okudum ve inşaat sektöründe çalıştım ve oradan emekli oldum.
E.F.; Başkanlığını yürüttüğünüz Kanatlı Kümes Hayvanları Federasyonu’ndan bahsedebilir misiniz, ne zaman kuruldu, kaç dernek var bünyesinde?
H.N.; Şimdi 2010 yılında kuruldu federasyon. Bir ihtiyaçtan kaynaklı olarak kuruldu. Biliyorsunuz 2014 yılında Hayvanları Koruma Kanunu çıktı. Horozcuları büyük bir baskı altına aldılar. Horozcular kaçıyorlar, ceza yazıyorlar. Bende bunu erkeklik gururuma yakıştıramadım kaçmaya göçmeye gerek olmadığını bunun için bir mücadele yöntemi olması gerektiği düşündüm. Bu mücadelenin dernek ve federasyonlardan geçtiğini ve bürokrasiye sorunlarımızı anlatarak çözüleceğini düşündüm. Tabii biz de zaman içerisinde bilinçlendik, bilim çevreyle ilişkilerimiz oldu, onların da bize katkıları oldu. Yani Federasyonlaşmak bir ihtiyaçtan doğdu. Türkiye’de, bu coğrafyada 3000 yıldır horoz müsabakaları yapılır. Bu çok eski bir Anadolu geleneğidir. Bizleri küçük göstermek için horoz dövüşçüsü olarak göstermek istemektedirler. Biz tarihten beri, Romalı gladyatörlerden beri bu topraklarda horoz müsabakası hakem kontrolünde yapılır ve hakemin sözü kanun kadar keskindir. Onun için bizi horoz dövüşüsü diyerek ve Türkiye’de uygun olmayan, geleneklerine aykırı yurtdışında bıçak, jilet ve neşter gibi aletleri kullanarak yapılmış dövüş videolarını, meclisteki bazı milletvekillerine göstererek bizleri işbirliği kurdukları bazı basın yayın organlarında da vererek bizleri kötü göstermeye itibarsızlaştırmaya çalıştılar ve sonunda yok etmeye çalıştılar. Biz bunu fark ettiğimiz için hemen bir Federasyon mücadelesi başlatalım dedik. Türkiye Cumhuriyeti’nde Asil Horozu yetiştiriciliği ile ilgili ilk dernek 1955 yılında efsane güreşçimiz Yaşar Doğu’nun hocası Fethi Hoca zamanında kurulmuştur. Yaşar Doğu o derneği uzun süre işletmiş, çalıştırmış, başkanlığını yapmıştır. Festivaller ise, eskiden böyle hasır arasında, sandalyeler arasında müsabakalar yapılıyordu. 1960 lı yıllardan sonra modern şekle dönüştü, özel ringlerde yapılmaya başlandı. Bugün de hızla büyümekte artık hobi olmaktan çıktı bir ekonomik sektör olmaya başladı. At yarışları gibi bizde bunu ekonomiye kazandırmayı, Türkiye’nin biyolojik zenginliklerinden biri olan ve ekolojik denge için de faydalı olacağını düşündüğümüz bu Türk Asil Horozlarının korunmasını, muhafaza altına alınmasını, geliştirilmesini, ve dünyaya tanıtılmasını istiyoruz. Bunun için Türkiye’de bugüne kadar iki kanatlı hayvan için tescil çalışması yapıldı biri Gerze Hacı Kadın tavukları, diğeri Denizli Horozu. Bize kısmet olursa üçüncüsünü Türk Asil Horozları için yapmak istiyoruz. Bu Türk Asil Horozlarının Türkiye de birçok adı var. Gerze Horozu, İstanbul Horozu, Hint Horozu, Dövüş Horozu ve birde Antalya-adana bölgesinde Fransız işgalinde kaldıklarından kaynaklı Freja adı verilmekte. Ama bu horozların asıl adı literatürde, kitaplarda, tarihlerde Türk Asil Horozu diye geçer.
E.F.; Tabii Asil Horozları dünyanın birçok bölgesinde, coğrafyasında görülebiliyor. Yaklaşık 15-20’ye yakın asil horozu türü var. Dünyanın farklı yörelerindeki asil horozların farklı fenotipleri var Güney Amerika’daki asil horozları daha farklı görüşe sahip, Uzakdoğu’daki asıl horozları daha farklı bir görünüşe sahip, Türk Asil horozlarının da kendine has bir fenotip özelliği var. Biraz Türk asil horozlarının yani Türk Hint horozlarının kendi fenotip özelliklerinden bize bahseder misiniz? Diğer asil horozlara göre farkları neler?
H.N.; Türk asil Horozları; sarı bacaklı sarı gagalı olur. Tüyleri yabancı kanlar gibi çok parlak olmaz, rengi mattır. Kalın kanatlıdır, kemiklidir. İnsana son derece yakın ve civciv büyütmede de iyi anaç olma özelliğinden dolayı kuluçka makinası gibi kullanılır. Bizim Türk Asil Horozlarının kuyrukları aşağıya doğrudur. Müsabaka yaparken kuyruğunu ayaklarının arasına sokar ve develer gibi boğuşarak mücadele eder. Ağır kanlıdır tahammül gücü çoktur. Bunun nedeni ise müsabakalarda yenilen kaçan horozlar üretim programından çıkarılır kesilir. Uzak Doğuda Budist inancı gereği kaçan horoz kesilmez başkalarına hediye edilir ve bu hediye edilen horozların yavruları yetiştirilmeye devam eder böylece o coğrafyalarda asil horozları müsabaka da çabuk pes eder veya kaçar. Ama Türkiye’de Uzun yıllar boyunca uygulanılan bu üretim programı sonunda kaçmayan sonuna kadar mücadele eden karakterde bir horoz selekte edilmiştir. Türk Asil Horozları tüm dünyada 1 numaradır markadır. Tüm dünya Türkiye’den asil horoz almak için yarışmaktadır. Hatta bazı ülkeler Türk Asil Horozunu kendi ırkları gibi tescil etmeye çalıştılar biz bazılarına da müdahale ettik. Türk Asil Horozunun tahammül gücü, dayanıklılığı, oyun yeteneği çoktur. Eksiği nedir? Eksiği biraz ağır kanlıdır.
E.F.; Ağır kanlı ne demek?
H.N.; Yani hızlı hareket etmezler, hızlı dövüşmezler. Diğer asil horozu türleri çok hızlı hareket ederler çok hızlı kaçarlar müsabaka çabuk sona erer. Bizim asil horozumuz çok dayanıklıdır sonuna kadar mücadele eder. O yüzden tüm dünya bizden asil horozu almaya gelmektedir. Eğer bu iş yasallaşırsa at yarışları gibi bir ekonomik sektör olmakla birlikte, dünyanın dört bir tarafından Avrupa ve Orta Doğu ülkeleri başta olmak üzere bu müsabakaları takip etmeye çok misafir gelir. Biliyorsunuz bu horoz müsabakaları turistlerinde çok ilgisini çeker. Bunun Türk ekonomisine çok büyük katkısı olacaktır.
E.F.; Şimdi tabii hayvan severlerin hassasiyetlerini de anlıyoruz onların tabi bakış açısı tamamen Hayvan hakları ve hayvan refahı açısından meseleye bakıyorlar. Fakat biz sizin bakış açınızıda çok önemsiyoruz. Sizin tezlerinizi de dile getirmeyi çok önemsiyoruz. Siz olaya horoz dövüş olarak bakmıyorsunuz
H.N.; kesinlikle bakmıyoruz
E.F.; bir hayvan sporu ve müsabaka kültürü açısından bakıyorsunuz
H.N.; evet evet
E.F.; Ve toplumsal geleneğimizde çok önemli, çok eskiye dayanan bir kültür, geleneksel bir Kültür olduğunu ifade ediyorsunuz. Bu konudaki görüşleriniz nelerdir yani horoz dövüşü mü horoz müsabakası mı? müsabaka deyince ne anlamamız gerekiyor?
H.N.; şimdi Türk kültüründe horozun yeri çok önemli. Eskiden panayırlarda horoz müsabakası yapılırdı. İstanbul’daki Hilton Oteli horoz müsabakasıyla açılmıştı. Panayırlarda, askere giderlerken horoz müsabakalarını seyrettirirlerdi. Bunu eskiden ağalar paşalar bakarlardı herkes hint horozu bakamazdı. Bunlar kendi aralarında ziyafet, sohpet, unvan için bu müsabakaları yaparlardı. Falanca kimsenin horozu filancayı yendi, davullar zurnalar çalar, faytonlara binerler horozla şehirde gezerek tur atarlardı. Şimdi tabii bu işler biraz kalktı bu yasakçı anlayıştan sonra seyirci kalitesi düştü. Eskiden horoz besleyenler arasında eski sporcular gelirdi Yaşar DOĞU buna bir örnektir. Milletvekilleri, Belediye başkanları, kurum müdürleri Pazar günleri horoz müsabakalarını seyretmeye gelir hoşça vakit geçirirlerdi. Horoz müsabakalarına gitmek bir ayrıcalıktı. İkinci sorunuza cevap verecek olursam;
müsabaka ile dövüş arasında çok önemli büyük farklar var. Dövüştürmek ölümcül sonuçları olan hiçbir kural ve kriteri olmayan yaş, boy, kilo gibi kriterler gözetilmeksizin hakemsiz yapılan bir eylem. Genelde dövüştürmeyi merdiven altı yerlerde kumarbazlar yapar. Müsabaka ise; eşit şartlarda, belirlenmiş bir sürede, kurallarına uygun olarak hakem gözetiminde yapılan bir faaliyettir. Biz bunun için müsabaka diyoruz. Türkiye yasaların da dövüş, müsabaka, işkence kriterleri belirlenmemiş. Türkiye’de hayvan sporun Kanunu olmadığı için, biz esasında Türkiye’de hayvan sporları sergileri kanunu istiyoruz. Çünkü bu sadece spor olarak değil görsel olarak ta önemlidir. Birçok ülkede görsel sergi ve fuarlarda düzenleniyor. Türkiye Cumhuriyeti’nde Hara büyüklüğünde üretim kümesi olan arkadaşlarımız var. Ve bu çiftliklerde müthiş bir üretim var mesela bir adam 1 trilyon harcayabiliyor bir horoz çiftliği için .
E.F.; Başkanım şimdi bu Hint horozları meselesinin Türkiye’de çok farklı boyutları söz konusu. Birincisi hayvan sevgisi noktasında. Ben horozcuların en başta çok iyi birer hayvan sever olduğu kanaatindeyim. Bu iş en temelinde hayvan sevgisinden başlıyor çünkü Gezi gördüğümüz insanların o hayvanlarla, horozları ile ilgilerini alakalarını onlara olan sevgi ve şefkatlerini görünce bunu anlaya biliyorsunuz. Bu bir boyutu, bir diğer boyutu bu hayvanların karakterinde bu agresiflik var. Yani siz hayvan bundan soyutlayamıyorsunuz. Yani soyutladığını zaman hayvanın gelişiminde psikolojisinde olumsuz yönde gelişmeler söz konusu olabiliyor yani. Hint horozu o enerjisini, o içinde biriktirmiş olduğu potansiyeli sporla idmanla atması lazım eğer atamazsa hayvan üzerinde çok olumsuz etkileri olabiliyor. Siz bu konuda neler söylemek istersiniz?
H.N.; Safkan Türk Asil horozları diğer horoz türleriyle dövüşmezler. Sadece kendi ırkı olacak. Bu horozlar insanlara çok yakındır. İnsanlarla adeta arkadaş gibidir. Mesala ilgilenmediğin zaman paçanı ısırırlar, sabahleyin seni gördüğü zaman paçalarına girer, dolanır kendisini sevdirir veya gece geldiğin zaman ayak sesinden seni tanırlar ve öterler. Yani insanı mıknatıs gibi kendine çekerler. Şimdi bu hint horozlarına müsabaka öğretilmiyor okulu yok bunun. Yani bazı iddialara göre eğitilerek müsabaka yaptırıldığı söylense de doğru değil. Bu hayvanın genetik özelliği gereği doğal haliyle müsabaka yapıyor. Başka ülkelerde bıçak, jilet, neşter takılıyor ve bu ülkelerde ölümcül sonuçlanıyor. Türkiye’de.
Neşter, bıçak, jilet gibi şeyler yasak Türk adetlerine göre yasaktır. Türkiye’deki horoz müsabakalarına dünyada markadır. Yani hayvan haklarına en saygılı olan ülke Türkiye’dir. Türkiye’de böyle bir kültür yok yani hayvana ölümcül yaralanmasına neden olacak ekipmanlar kullanılmıyor ve ölümüne dövüş söz konusu değil. Hakemler hükmen mağlup kararı verebiliyor ve müsabakayı bitirebiliyor yani hakem; “ayıptır, günahtır bu hayvan yapacağını yaptı zaten” deyip müsabakayı bitirebiliyor. Şimdi bu horozlar müsabaka yaptırılmazsa ne olur? Evet bu önemli bir soru. Şimdi horozlar kırk beş günlükken kendi aralarında ilk kez kapışmaya başlarlar, kafalarını, gözlerini parçalarlar. Dört buçuk aylıkken yine böyle bir dönem yaşarlar ama bunları unutuyorlar ergenlik çağı dediğimiz altı yedi ay içerisinde uyandığı, öttüğü, tavuklara binmeye başladığı zaman horozları ayıracaksın. Şimdi bu müsabaka yapılmadığı zaman ne oluyor? Horozların yeri ve zamanı geldiğinde kendi kendilerine kızarlar bunlar kızdıkları zaman kapalıya alıyorsun bir metrekare yerde. Ve bu Avrupa uyum yasalarına göre; bir metre kare yerde 6 hayvan bakılır. Biz bir hayvan bakıyoruz onu da belirteyim. Müsabaka yaptırılmadığı zaman hayvan strese giriyor, kemre oluyor, küsüyor, yem yemiyor veya gagasına. Bunun için bunları belirli aralıklarla müsabaka yaptırmak gerekir. Şimdi bu hayvanlar tüy zamanı horoz tutmazlar, tavuktan kaçarlar. Bu ırkı dünyada yetiştirilmesi en zor hayvanlardan bir tanesidir. 8-10 tane yumurta yapar. Bunun yarısı çıkar yarısı çıkmaz diyelim ki dört yavru çıktı sekiz yumurtadan ikisi tavuk ikisi horoz çıktı. Horozlardan biri büyürken diğerini öldürür iki tane istemez doğası gereği. Görüp te kurtarabilirsen eğer hissedip ayırabilirsen o yavruyu kurtarmış olursun. Başka çaresi yok. Üretimi çok zor olan bir hayvan, inatçı bir hayvan evet fakat insanları mıknatıs gibi çekiyor o yaptığı cilveler, numaralar. İnsanı kendine büyülüyor, bağlıyor ya şöyle bir şey insan akşamdan sabaha onu özler mi? Öyle özetliyor kendini.
E.F.; evet ya biz şimdi tabii gezip dolaşırken bazı gözlemlerde bulunduk. Hiny horozu deyince biraz böyle agresif haliyle farklı bi imaj insanın zihninde oluşuyorr fakat biz sizinle mesela biraz önce hayvanları yemledik Hayvanlar o kadar sempatik, o kadar cana yakın, sahibine karşı eğer bende tavuk besleyen bir insanım bu derece sahibi ile iyi diyalog kuran, böyle oynaşan, oyun yapan çok az tavuk ırkı var yani bilindiğinin, tahmin edildiğinin, düşünüldüğünü aksine çok sempatik hayvanlar çok cana yakın insancıl hayvanlar evcil hayvanlar. Tabi doğalarında bu agresiflik var. Gözlemlediğimiz kadar zaten hep tek tek bakılıyorlar, toplu olduğu zaman birbirlerine zarar birbirlerine zarar veriyorlar. Evet şimdi bu Türk Asil Horozları ile ilgili sizin bir tescil çalışmanız var evet biraz da bundan bahsedebilir misiniz yani şuan ne aşamada neler yapıldı?
H.N.; Şimdi tabii Türkiye’de Türk Asil Horozları hayvan sporlar kategorisine giriyor. Bu bir de Kültür Bakanlığında halk bölümünde halk sporları kategorisinde deve, boğa, horoz olarak geçiyor. 2017 yılında Deveciler, 2018 yılında Boğacılar, 2019 yılında da Atmacacılar bu sorunu çözdüler. Horozcuların sorunu niye çözülmedi? Altyapı çalışması denilen bir şey var yani önce birinci gen tahlilleri, yerli ırklarla yabancı ırklar arasındaki kriter farklıkları, Kültür farklılıkları onları tespit etmek gerekiyor. Bunları tespit için saha çalışmaları gerekiyor. Bu tür saha çalışmalarını yapacak bir ekip bir kadro gerekiyor. Bir federasyon, bir sivil toplum kuruluşu olması gerekiyor. Şimdi biz bunun için 3 sac ayağı şeklinde çalışıyoruz. 1 Tarımsal Araştırmalar Politikalar Genel Müdürlüğü 2 Ankara veteriner Fakültesi, 3 Kanatlı Kümes Hayvanları Federasyonu olarak birbirimizle koordinasyonlu şekilde çalışıyoruz. Çalışmalarımızda bu yıl iki önemli aşama oldu. Birinci aşama horoz projesine Ankara Üniversitesi kabul etti ve ödenek ayırdı, İkinci aşama tescil çalışmalarda Türkiye genelinde kan örnekleri, tüy numuneleri aldık bunları DNA makinasına verdik herhalde Martta sonuçlanacak. Martta sonuçlandıktan Türkiye kanatlı uzmanlar Kurulu var ve üniversite öğretim görevlileri bir araya geliyorlar. İlgili raporları hocalar sunuyor bu projeyi anlatıyorlar biz geçen sene kanat uzmanlar konunun birinci gündem maddesiydik. Fakat bazı eksiklikler gördüler tescil etmediler. Şimdi biz bu yıl hocamızla beraber, ekibiyle beraber birlikte saha çalışmaları yaptık eksiklerimizi giderdiğimizi sanıyorum çünkü tekrar etik kurula sunulacak. Hoca bize ne söylediyse Fatih Atasoy Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Zootekni bölüm Başkanı ne söylediyse biz onların yerine harfiyen getirdik. Ve bundan sonra bilim adamlarının vereceği rapor önemlidir, bu DNA testleri sonucu önemlidir, ondan sonra etik Kurulu’nun raporu önemlidir şimdi bunları alırsak Spor hayvanı olarak tescil ettirmek istiyoruz. Ne gariptir ki koskocaman Türkiye Cumhuriyeti’nde hayvan Spor ve gösteri Kanunu yok. Bu daha önce vardı 4631 sayılı Hayvanları Koruma Kanunun 1. maddesinde yarış ve müsabaka ibareleri vardı hayvancılığı teşvik etmek için. Bunu 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununu çıkardılar burada horoz müsabakası yapılmaz denmiyor. İl Hayvanları Koruma Kurulundan izin alınarak yapılabilir deniyor ama İl Hayvanlar Koruma Kurulu’nda hayvan hakları savunucusu aktivistler olduğu için onlar da buna karşı çıktıkları için olmuyor. Biz İl Hayvanları Koruma Kurullarında o il İl ve bölgenin hayvan yetiştiriciliği derneklerinin de temsil edilmesini istiyoruz. Zaten bu konuda ki çalışmalarımızda, bakanlıkla yapmış olduğumuz görüşmelerde, dilekçemizde de bunları yazarak
Bu eksiklikleri belirten bir dilekçe sunduk onlar da baktılar bunları makul istekler dediler işte kanun çıkacağı zaman taraf olarak sizleri çağıracağız dediler. Bilmiyoruz bizi kandırmadılarsa haberlerini bekliyoruz.
E.F.; şimdi yakın zamanda tabii Türkiye Büyük Millet Meclisinde Hayvanları Koruma Kanunu ile ilgili bazı yasa tasarıları tartışılıyor. Sizin de Türkiye Büyük Millet Meclisinde ilgili Komisyonu bir ziyaretiniz oldu biz sosyal medyadan sizi takip ettik. Bazı lobi ve kulis faaliyetler ile kendi tezlerinizi, kendi görüşlerinizi ifade etmeye çalıştınız. Neler yaşandı orada, neler oldu? biraz bu süreci anlatabilir misiniz?
H.N.; tabii ben bakanla görüşürken şöyle dedim; Sayın Bakanım -tabi Bakan derken Tarım Bakanı değil meclis Tarım Komisyon Başkanı Yunus Bey’e Bakanım diye hitap ettik- “bu hayvan hakları savunucularına çok itibar etmeyiniz bu insanlar mesleklerinde uzman kişiler değiller” dedim. Oda bana şu cevabı verdi; “burası Türkiye Büyük Millet Meclisi biz herkesi dinlemek zorundayız” dedi. Tabii dedim “siz daha iyi biliyorsunuz bizi de dinleyeceksiniz onları da dinleyeceksiniz ama bu işin uzmanları üniversitelerin veterinerlik fakültesindeki zoo tekni bölümündeki akademisyenler bizi de dinlemeyin onları dinleyin bizim sorunlarımız onların alanına giriyor” dedim. Daha önce çevre komisyonunda da ben böyle müracaata bulunmuştum onlara şöyle demiştim “ilk önce Fatih Bey’i dinleyin. Kendisi Ankara Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi Zoo Tekni Bölüm Başkanı konunun uzmanlarından birisi”. Benim bu görüşmeden kırk gün sonra Fatih Bey’i çağırdılar. Kendisi bir sürü belgeyle çevre komisyonuna gitti. Çevre Komisyonunda Sekreter, danışmanı, Yardımcısı 40-45 dakika kadar bu konuları anlattı hatta kendisi döndüğünde “oradakiler bazı yanlış bilgilere sahipler ama birçok konuda ikna ettiğimi sanıyorum” dedi. Muhammet Balta Bey Çevre Komisyonu Başkanı çok efendi saygılı bir insan çok dikkatle dinledi notlar aldı. Çıkarken de ortak komisyon kurulacağını söylemiş seçimlerden sonra bu konuyu tekrar görüşürüz dediler. Bir daha da ne arayan oldu ne soran oldu. Ama önemli olan bizim oralara belgeleri sunmamız, önemli olan oralarda derdimizi anlatmamız, onların bizi dinlemiş olmaları ve bizim isteklerimizi de makul istekler olarak görmeleri bizi en çok mutlu eden bu. Bizim amacımız. Türk Asil Horozları tescil olursa spor hayvanı olarak, ziyaret edeceğimiz bürokraside elimiz daha güçlü olacak, Türkiye’de hayvan sporları var ama spor hayvanları kanunu yok. At yarışı var at yarışları özel kanunla çıktı, deve ve boğa güreşleri bölgesel olarak çıktı mesela bir boğa güreşini her yerde yapamıyorsunuz Artvin ili dışında yaptırmıyorlar deve güreşleri de hakeza öyle. Fakat bizim horoz müsabakaları Türkiye Cumhuriyetinin 81 vilayetinin 80’inde yapılıyor bir vilayet haricinde. O yüzden bizde daha çokuz daha kalabalıkız daha çabuk örgütleniyoruz. horoz müsabakaları çiftçi-köylü halkı sınıfının kışlık halk eğlencesidir. Yani bu halk eğlencesini bu insanların elinden alırlarsa yerine ne koyacaklar.
E.F.: Dün akşam sizinle beraber böyle horozcu dostlarımızın toplandığı bir kahvehanede bir sohbet ortamına katılma şansımız oldu. Orada benim gözlemim şu oldu. Bütün gün iş stresiyle, geçim derdiyle uğraşan insanların akşamleyin gelip orada dost meclisinde horoz sohbeti yapması, horoz muhabbeti yapması, bu insanların en büyük hobileri, en büyük eğlenceleri o streslerini atmalarını en büyük şeylerinden biri olarak gördük. Önemli olarak görüyorum yani ben de bunu.
H.N.: Horoz müsabakalarını sadece müsabaka ve kumar aracı olarak görmek çok yanlış bir şey.
E.F.: bunu yapanlarda var kötü örneklerde söz konusu ama siz bunlara zaten karşı çıkıyorsunuz.
H.N.: Türk bürokrasisine sesleniyorum buradan; bu iş yapılırsa yani horoz müsabakaları şayet yapılırsa Türkiye’nin menfaati ne? yapılmazsa Türkiye’nin menfaati ne? Söz konusu Türkiye Cumhuriyetinin menfaatleri. Bir defa da et üretimi artar. Çünkü milyonlarca insan hayvan üretiyor bunu kesiyor konu-komşusuna veriyor kendisi yiyor bu bir. İkinci şey sosyal iletişim artıyor. İnsanlar akşamları geliyorlar bu kahveye oturuyorlar. Kahvelerde ayrıca horozcuların okuludur birbirlerinin eksikliklerini, damızlık eksikliklerini, horozların eksikliklerini, bunların küçük performans testleri yaparak horozların kaliteden ölçüyorlar ve bunları övgüyle anlatıyorlar, boş vakitlerini hoşça geçiriyorlar. Mesela bir civciv gün geçtikçe büyüyecek, kanatlarını çırpacak, kanatlanacak. İnsan her gün gözler hergün hergün baka baka insan aşık olur buna nasıl bir insan genç kıza aşık oluyorsa delikanlılıkta insanlarda buna aşık oluyor yalnız arada bir fark var bu horoz aşkı bitmiyor yalnız. Bizim içimizde esrar içen, eroin içen insanlara soruyorum uyuşturucuyu bırakmak mı zor bu horoz sevdasını bırakmak mı zor diye? Horoz sevdasını bırakmak daha zor diyorlar. Çünkü şöyle bir şey var horozculuk töresinde; “herkes horozcu olamaz horozcu olanda horozculuğu bırakamaz”. Bu benim inanışıma göre öğretilen bir şey değil Allah tarafından insanlara bir his bir duygu veriliyor. Nasıl ki insanlar balık Çiçek kedi köpek bakıyorlarsa ruh yapısına göre. Buna göre bu hayvanlar böyle bakılıyor biraz tabi aile etkisi, çevre etkisi, kültürel etkilerle bu ilgi oluşuyor. Bunun Türkiye’ye birde ekonomik yönü var
E.F.: evet onu da soracaktım ben
H.N.: yem, ilaç, veteriner hizmetleri mesela benim bir arkadaşım ayda 10.500 TL’lik yem tüketiyor, üç tane bakıcısı var. Yine benim burada düzcemizd’e bir arkadaşım var ve üç dört tane bakıcısı var 500-1000 tane horozu var. Bunların yem masrafları, ilaç masrafları, veteriner hizmetleri. Aslında bu hayvan hakları kanununa yem ve ilaç firmalarınında bizim yanımızda sürece dahil olmalarını beklerim çünkü bu hayvanlar eğer Türkiye’de yasaklanırsa kendileride çok büyük iş ve ekonomik kayıpla karşılaşırlar. Çünkü onlar Nasrettin Hoca misali bindiği dalı kesiyorlar. Biz horoz müsabakalrını bir eğlence aracı halkın kışlık eğlence sporu olarak görüyoruz. Bunu elimizden alırlarsa bunu yerine ne konulacak? Alkol, uyuşturucu, terör vesaire mi? Ayrıca biz yüz kızartıcı bir suç işlemiyoruz, sadece tarihsel geleneğimiz olan kültürel mirasımız olan horoz müsabakaları büyük bir zevkle izliyoruz bakıyoruz. Bunu da bize çok görmesinler. Bu konuda bizim karşı gelenler bunu bizim elimizden alırlarsa yerine ne koyacaklar? çok merak ediyorum ayrıca Türkiye’nin Ulusal menfaati ne? Ekolojik denge, biyolojik zenginliğimiz yok olacak, ekonomik sektörümüzde zayıflamalar olacak, toplumun sosyalleşmesinde kopukluk olacak. Çünkü horoz müsabakalarında din, dil, meşrep ayrımı olmaz sadece horoz konuşulur. Ve bu gibi güzel bir birleştirici unsur olan bu değerli geleneğimizi. Hayvan haklarını bahane ederek hayvan sporlarını yasaklıyoruz demelerine anlam veremiyorum bunlar Türkiye’ye ihanet ediyorlar. Çünkü bu insanlar fakir fukara gezip eğlenmeye parası yok bir horozun günlük masrafı elli kuruş yani yüz gram yem yer. 10 tane hayvanı olsa 5 lira masrafı olur ayrıca birçok insanın kötü alışkanlıklarından alıkoyar ayrıca horozcular arasında psikolojik dayanışma çok yaygındır.
Arkadaşlık dostluklar çok yaygındır bu giderek akrabalık derecesine dönüşüyor nasıl uzun süre arkadaşlık yapan arkadaşlar birbirini ziyaret ederken kızını görüyor oğluna görüyor. Birbirlerine çocuklarına tavsiye ediyorlar oğullarına tavsiye ediyorlar görüştürüyorlar ve bundan da mutluluk duyuyorlar çünkü aynı anne aynı baba aynı huyları taşıdıkları için çocukları da Kültür olarak rahat ediyor anne babalarda rahat ediyor.
E.F.: Evet şimdi bunun ekonomik boyutu çok önemli dediğiniz gibi. Bir de yurt dışından özellikle Ortadoğu ülkelerinden bu işin meraklılarının Türkiye’den bu hayvanları çok fazla talep ettiğini duyuyoruz işitiyoruz bu konuda sizin gözlemleriniz nelerdir?
H.N.: Benim gözlemlerim Türkiye’de hobici, üretici arkadaşlarımıza yurt dışından çok talep geliyor ve bu hayvanlar kaçak yollardan yurt dışına ihraç ediliyor. Biz bu durumun yasal statür kazanmasını talep ediyoruz. Türkiye’de Türk asil Horozu var mı yok mu envanteri yok. Resmi envanterde Türkiye’de Asil horoz yok ama fiiliyatta herkeste var. İşte biz bunun yasal bir statü kazanmasını, Türkiye ekonomisine turnuvalar, festivaller yapılarak, dünyaya tanıtarak, giriş ve çıkışlarını ücretlendirerek Türk ekonomisine kazandırılması istiyoruz. Ayrıca Türkiye’nin biyolojik zenginliğinin, kendine özgü zenginliğinin korunmasını ve devamını istiyoruz. Bunun geliştirilmesi için bazı melezlemeler yapılması gerekiyor. Yabancı damızlıkların katkısı % 5-10 oranında. Çünkü hep aynı kanlar içerde dolaştığı zamana akraba kanlar oluşuyor bazen kan değişikliği yapılması gerekir. Bizim bu yurtdışına çıkışları da ben şahsen yasal statüye kavuşturularak yapılmasında fayda görüyorum hem Türkiye ekonomisi kalkınacak hem Türkiye kazanacak. Bu hayvan Sporları Kanunu hem üreticileri koruyacak, hem hayvanları koruyacak hem de hobidaşlarımızı koruyacak. Bir de şu var, horozlara müsabaka yaptırılmazsa yani görev yaptırılmayan hayvanın nesli yok olur mesela örnek vereyim av köpeğine av yaptırmazsanız ne için bakacaksınız veya bir fabrikada bekçi köpeği bekçilik yapmazsa niye bakılacak.
Türkiye’de müsabakaların bir özelliği var. Türkiye müsabakaları gündüz yapılmaz kimsenin işinden gücünden alı koymaz. Geceleri boş vakitlerinde işi gücü biten insanlar horozcular kahvesine gelirler herkes horozunu över ve bundan da mutluluk duyar. Bir müsabaka kazanmış ise de rakibini yenmişse artık rakibi bir hafta üç gün kahveye çıkmaz. Ötekiler telefon ederler ne oldu niye gelmiyorsun yolda çukura mı düştün diye şakalaşırlar horozcular da bu şakayı kaldırır. Ve böylece mutlu bir yaşam sürüyorsun. Taraflar oluyor her iki tarafın taraftarları oluyor.
Dövülen horozun sahipleri benim horozum hastaydı, ayağı aksaktı, şuydu buydu hep kendine bir mazeret bulur döven horozunda sahibi hindi baba gibi böbürlene böbürlene şişirir kendini. Böylece bir mutluluk olur işte.
E.F.: Tabi bizim kolluk dergisi olarak meseleye bakışımız. Farklı görüşleri, farklı tezleri dile getirme, onlara da söz hakkı tanıma noktasında. Tabi ki de hayvan hakları, hayvan refahı konusu ve bizim dergimizin en önemli prensiplerinden bir tanesi bu konuyla alakalı zaten yayınlarımızı takip edenler bu konuda ne kadar hassas olduğumuzun farkındadırlar yani. Biz özellikle Folluk Dergisi olarak yerli ırklarımızın korunmasına yaşatılmasına çok değer veriyoruz Türk Hint horozu da Türk fenotipi olarak bizim yerli ırklarımızdan bir tanesi zaten tescil edilmeye çalışılıyor bunu çok önemsiyoruz. Birde gerçekten bu insanların Türkiye de sorunları var. Bu sorunların çözülmesi gerekmekte. Merdivenaltı değil yasal prosedürlere kavuşturulması noktası. Kaçak köçek gayriinsani şekillerde değil. Kayıtlı, prensipleri, kuralları, şartları belli olan bir şekilde müsabaka yaptırılması noktasında bu insanların da ihtiyaçlarının giderilmesi, tezlerinin, fikirlerinin alınması noktasında bunu önemsiyoruz zaten bu yüzden sizi ziyaret ettik başkanım.
H.N.: şimdi o konuya şöyle cevap vereyim bu soruyu bana Bakan Bey’de sordu. “ Bu müsabaka da yaralananlara ne oluyor” dedi. Ben de Sayın Bakan biz ona karşıyız dedim. Boks maçlarındaki, Karate maçlarındaki gibi hakem kontrolü, eşit şartlarda, ölümcül olmayan, ters durumlarda hakemin müdahale ettiği ve iç yönetmeliği olan bir şekilde yapmak istiyoruz hayvan sporu olarak. Bu iç yönetmeliklerle olabilir, yasaklarla değil dedim. İran’da idamlar oldu yine de horoz müsabakalarını bitiremediler. Bu Asya’da ve Avrupa’da, bütün dünyada şuanda yapılmaktadır. Dünyanın %95’inde horoz müsabakaları serbesttir Türkiye’de de statüsü belli değildir. Kimisi il hayvanlar kurulundan izin alınarak yapılabilir diyor ama il hayvanlar kurulu izin vermiyor. Şimdi dövüş, müsabaka, işkence, kriterlerinin çıkarılmasını istiyoruz. Müsabaka nedir? bunun anlatılmasını istiyoruz. Şimdi bunu ne kanun uygulayıcılar biliyor ne de vatandaş biliyor. Biz federasyon olarak bunları hem bürokrasiye, hem de vatandaşlarımıza anlatmayı düşünüyoruz. Bunun için horoz müsabakalarının Türkiye büyük bir ekonomik kazanç getireceğine inanıyoruz ve çok çabuk örgütleneceğimize inanıyoruz. Horozcular mesela tarihte önemli roller oynamıştır. 1789 Fransız devrimini horozcular öncülük ettiği için Fransa’nın milli simgesi horozdur. Filipinlerden İspanyol sömürgesini bitiren olayları horozcular başlattığı için Filipinlerde horoz müsabakaları serbesttir. Yani bunların sebepleri var. Ayrıca bu Türkiye’nin “Fırat Kalkanı” operasyonu sırasında da biz federasyon olarak Mehmetçiklerimiz için 26 tane koyun kestik. Biz de yurtseveriz, biz vatanımız milletimiz toprağımız için canlarımızı veririz. Ama bizim de bir bu vatan evladı olarak bizimde sosyal ihtiyaçlarımızı ülkemiz burada da karşılaması gerekir biz kimseye zararı olmayan bu hayvan sporlarının geleneğinin yaşatılması ve devamını diliyoruz bunun Türk ekonomisine kazandırılmasını istiyoruz. Faydadan başka hiçbir zararı olmamasına karşılık bu işi yasaklayan zihniyete ben şaşıyorum. Ayrıca bürokratlarda hiç sorgulamıyorlar. Sorgulamak gerekmez mi? Bu yasaklanırsa ne olur? yasaklanmasının Türkiye’ye faydası nedir? bir insan bunu değerlendirmez mi? böyle robot gibi de memur olmaz yani memur olarak diyorum çünkü bize çok ceza yazıyorlar. Hayvan hakları savunucuları meclise gittiklerin de söyleyecek bir şey bulamayınca cezalar arttırılsın, cezalar arttırılsın diyorlar. Ne cezası yüz kızartacak suç mu işliyoruz? Hayvanın doğal haliyle müsabaka yapması yüz kızartıcı suça mı girer?
Dinimizde de yazar hayvan ne için yaratıldıysa onu için yaşatılmasını. Birde hayvan dövüşleriyle ilgili dinimiz şöyle der fıtratında yosa günah fıtratında varsa günah değil. O zaman buradan şöyle bir yorum çıkıyor; yumurtacı tavukları veya süs için beslenen horozları müsabaka ettirmek günah fıtratında olmadığı için ama asil horozları müsabaka için yaratıldığından müsabaka ettirilmeleri günah değil bizim de inancımız bu konuda böyle.
E.F.: Evet tabi çok farklı boyutları olan çok boyutlu bir mesele ama bir mesele yani Türkiye’nin şuanda gündeminde çözüme kavuşturulması gereken bir mesele. Biz tabii taraflara söz hakkı tanıma noktasında size geldik, sizin görüşlerinize yer vermek istedik. Başkanım çok teşekkür ediyoruz bizi misafir ettiğiniz için.
H.N.: Bizde Folluk Dergisine çok teşekkür ediyoruz bize yeni sayısında yer verecekleri için bundan onur ve gurur duyduk.