spot_img
Ana SayfaRöportajlarPark Hayvancılık: Ömer Faruk Erdönmez

Park Hayvancılık: Ömer Faruk Erdönmez

Ömer Faruk Erdönmez kimdir? Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

-1965 Bursa doğumluyum. Öğrenim hayatımı Bursa’da tamamladıktan sonra aile işimiz olan tuğla-kiremit üretim işinde faaliyet gösterdim. Şuanda da inşaat sektöründe devam etmekteyiz.

Bu hobiyle ne zaman tanıştınız?

-Klasik bir cevap olacak ama bu hobiyle çocuk yaşlarda tanıştım. Profesyonel anlamda 2004 senesinde Park Hayvancılığı kurdum. O zaman ispenç denilen cin tavuğu denilen birkaç tavukla başlayıp, daha sonra kınalı keklik üretimi ve süs tavuğu yetiştiriciliği ile bugün kü haline ulaştı.

Park Hayvancılık firmasını kısaca tanıtabilir misiniz?

-2004 yılında kuruldu ilk etapta kınalı keklik üretimi ile başladı. O dönemde milli parklara yıllık 3000-5000 arası kınalı keklik yetiştirip verdik. Daha sonra keklik üretiminden 1 sene sonra süs tavuğu yetiştiriciliğine başladık. Süs tavuğuna da 1999 senesinde Atatürk Orman Çiftliği Müdürü Nadir Şahin Bey’in odasında bir süs tavuğu kataloğu görmemle süs tavuğu besleme isteği en üst düzeye çıktı. Bu gördüğüm süs tavuğu kataloğu Amerika’da ticari olarak süs tavuğu yetiştiriciliği yapan bir çiftliğin kataloğuydu. Bu katalogta küçük ırklardan büyük ırklara bir çok süs tavuğu ırkı gördüm. Tabi en önemlisi ilk kez sultan tavuğunu bu katalogda gördüm. Kataloğu gördükten sonra Amerika’da okuyan yeğenlerimin Türkiye’ye gelirken yanlarında getirdikleri yumurtalarla süs tavuğu yetiştiriciliğine başladık. Önemli bir koleksiyona ulaştık ve böylece bugüne kadar gelişerek devam etti. Tavuk olarak konuşacak olursak değişik renk ve varyeteleriyle birlikte 90 çeşidi buldu. Su kuşları, güvercin, tavşan, keklik, tavus kuşu, sülün ile birlikte 157 çeşit hayvana ulaştık. Ondan sonra zaten elimizdeki türleri sayma imkanımız olmadı. Şimdi bir şey dikkatimi çekti; dediniz ki keklik üretiyorduk, devlet üretme çiftlikleri bizden damızlık keklik alıyordu

Muhabir: Yani devlette yoktu.

-Yoktu. Devlet üretme çiftlikleri olarak geçiyor onlar. Yoktu daha açılalı 7-8 sene oldu. Şöyle oldu; Ankara’dan bir heyet gelip incelemelerde bulundu. Greko denilen Yunan kekliği ile bizim kınalı kekliğimiz arasında çok küçük farklar var. Kınalı kekliğin çene altındaki halkanın kınalı olması, kanat çizgilerinin 9 adet olması Greko denilen Yunan kekliğinde bu kanat çizgilerinin 12-13’e kadar çıkması. Dolayısıyla o dönemde Yunanistandan gelen kekliklerle bizim kekliğimiz arasında karışmalar olmuştu. Biz damızlıklarımızı özenle seçtiğimiz için, kınalı kekliklerin özelliklerine uygun damızlıklar seçtiğimiz için Ankara’dan gelen heyet hatta o dönemin Milli Parklar Genel Müdürü gelip incelediler ve buradan kınalı keklik alıp doğaya salabiliriz diye rapor düzenlediler. Raporu verdikten sonra bizden keklik almaya başladılar. Bunun bir önemi de şuradan kaynaklanıyor; Eğer Yunan Greko kekliği bizim doğamıza salınıp karıştığı zaman doğada yerli kekliklerle çiftleşirlerse doğadaki keklik ırkında bozmuş olursunuz. Karadeniz bölgesi hariç Türkiye’nin tüm bölgelerinde bizim ürettiğimiz kekliklerin salınımı yapıldı. Tabi doğaya keklik salınımının da bazı şartları vardır bu şartlara uyularak devlet eliyle bu yapıldı. Daha sonrada Orman Bakanlığı, Milli Parklar kendi üretim istasyonlarını kurdular şuanda Orman bakanlığı dışarıdan keklik alımı yapmıyor, kendi üretme istasyonlarında ürettikleri keklikleri doğaya salıyorlar.

Muhabir: Ve o ilk damızlık keklikler sizin çiftliğinizden temin edildi.

-Evet. Biz Orman Bakanlığı’na üretmesi için damızlık keklik temininde bulunduk. Tabi bu bizim içinde gurur verici bir olaydır.

Siz bilindiği üzere ülkemizdeki en eski süs tavukçusu profillerinden birisisiniz. Geçmişten bugüne baktığınızda camiamız adına gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

-Geçmişten bugüne sevindirici gelişmeler var. Bazı üzücü, üzücüde demeyeyim de anormal gelişmelerde var. Sevindirici gelişmeler; bu hobinin geniş kitlelere yayılması, derneklerin kulüplerin kurulması, mezatların, yarışmaların düzenlenmesi. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, dernekler kurulurken mutlaka ve mutlaka bu işe gönül vermiş insanların işin başında olması gerekir. Bazen görüyoruz maddiyat için kurulan dernekler olabiliyor. Avrupa’da olmayan rakamlara hayvanların satıldığına şahit oluyoruz. Bu fiyatların makul seviyelere gelmesi lazım, gelmesi lazım ki daha çok kimseler bu hayvanları besleyebilsin. Tabiki de maddi kazanç sağlanacak, bu dünyada da böyle, Avrupa’da da böyle ama bu fiyatlar anormal düzeylere çıktığı zaman bu hayvan sevgisinden başka bir yere gidiyor maddiyat sevgisine gidiyor. Buda tavuk besleyenler için olumsuz bir sonuç olarak karşımıza çıkmakta. Benim başladığım 1999 yılından bu yana çok önemli gelişmelerin olduğu muhakkak bakın biraz önce sizinle konuşurken sultan kulübün kurulduğundan bahsettiniz. İşte bu şekilde derneklerin ötesinde ihtisaslaşma kulüpleri kurulmaya başlandı. Bunlar olması gereken şeyler. Bu süreç çok hızlı bir şekilde ilerliyor ama dediğimiz gibi biraz daha ayakları yere basar şekilde, biraz daha derneklerin sosyal sorumluluğu omuzlarında hisseder şekilde devam etmesi ve kalıcı hale gelmesi gerekmekte.

Zibrit

Süs tavuğu olarak Türkiye’ye ne kadar ırk kazandırmışsınızdır?

-Zor bir soru, daha doğrusu zor değil de sayısını tutmadım. Aslında iyi bir konuya parmak bastınız. Bunu bende yakında oturup çıkartayım. İyi bir soru sordunuz benimde aklımda hiç yoktu. Herhalde 2004 yılından bugüne kadar 50 çeşit ırkı bulmuştur. Farklı renk varyeteleriyle birlikte Türkiye’ye kazandırdığımız süs tavuğu çeşidi 70’i bulmuştur.

Muhabir: Yani sizin katkılarınızla Türkiye’de daha önce hiç olmayan değişik renk varyeteleriyle 70 civarı süs tavuğu ırkı ülkemize kazandırılmış oldu.

-Evet doğrudur. Şöyle söyleyeyim ben yurt dışına çıktığımda hiç maddi tarafına bakmadım. Sadece hoşuma giden hayvanları bedellerini düşünmeksizin aldım. Hiç yanıldım mı? Evet yanıldım. Yüksek bedeller ödeyip Türkiye’ye getirdiğim bazı ırklar Türkiye’de hiç ilgi görmedi. Show gırl dediğimiz Habeş’in (silky) çıplak boyunlusu daha dünyada üretileli 2 sene olmuşken bir fuarda tesadüfen karşıma çıktı ben bunlardan alıp getirdim. Dedim ki bunun meraklısı, bunun besleyeni çok çıkar ama maalesef öyle olmadı. 4-5 sene besledim hatta bazı yerlere hediye de ettim. İndian Game yumurtalarını Amerika’dan getirdim oda Türk hocileri arasında tutulmadı. O yüzden gittiğim fuarlarda Türkiye’de tutulsun tutulmasın benim hoşuma giden hayvanları alıyorum.

Özellikle bizim çok merak ettiğimiz bir konu var. Açıkçası sebebi ziyaretimizin ana konularından biriside bu. Milli mirasımız olarak bahsedebileceğimiz Sultan tavuklarının ülkemize yeniden kazandırılmasında sizin girişim ve emeklerinizin büyük olduğunu biliyoruz. Sultan Tavuklarının Türkiye’ye geliş hikayesini sizden dinleyebilir miyiz?

-Tabi biraz evvel bahsettiğim gibi 1999 yılında Atatürk Orman Çiftliği Müdürü Nadir Şahin Bey’in odasında otururken Mc Murrey adında Amerika’daki bir süs tavuğu çiftliğinin kataloğunu gördüm. İçerisinde çok çeşitli süs tavukları vardı. Daha önce hiç görmediğim tavuklar vardı. Kataloğa bakarken bir tanesinin menşei-anavatanı Türkiye yazıyordu. Baktım yumurta fiyatları fizan yumurtalarından 1 $ daha pahalıydı. Tabi kökeni Türkiye diye yazınca bu ırkı getirmem lazım diye düşündüm. Sonra araştırma yaptım Türkiye’de isminin bile bilinmediğini gördüm. Sonra getirmek için girişimlerde bulundum. Bu çiftlikten 3 defa tepeli gurup hayvanların yumurtalarından getirttim. Tepeli gurup yumurtalar karışık satılıyordu sadece sultan yumurtası satılmıyordu. Akrabalarım aracılığıyla getirttiğim ilk iki tepeli gurup yumurtalardan hiç sultan çıkmadı. 3. Siparişimde söz konusu çiftliğe şöyle bir fax çektim; “ilk iki parti yumurtalardan çok güzel hayvanlar çıktı ama bizim ülkemizin tavuğu olan sultan hiç çıkmadı lütfen bana sultan tavuğu yumurtası gönderebilir misiniz?” diye. Tabi burada bir anekdot geçelim 1999 yılı şimdiki gibi internet, cep telefonu, iletişim imkanları yok. Fax ile iletişim kuruyorsunuz bence bu önemli bir ayrıntı çok zor bir iletişim süreci yaşanmış. 3. Parti tepeli gurup yumurta siparişinden sadece 1 tane sultan civcivi çıktı oda tavuk oldu. Tabi ona gözümüz gibi baktık. Bu sefer başka bir arkadaşımı devreye sokarak sağ olsun Hollanda’dan bir adet canlı sultan horoz getirttim.

Muhabir: Yani Türkiye’ye gelen ilk sultan takımının, tavuğu yumurta olarak Amerika’dan, horozu canlı olarak Hollanda’dan geldi.

-Aynen öyle oldu. Tabi onlara gözümüz gibi baktık. 70 tanenin üzerinde yumurta aldık ve üremeye başladılar. Tabi medyada ilgi gösterdi 200 yıl sonra anavatanına döndü diye haberleri yapıldı. Tabi meselenin bu boyuta varması bizim omuzlarımıza sorumluluk yüklemiş oldu. Bu sefer Hollanda’dan horoz aldığımız adamın kümesinden farklı kan yumurtalar getirttim. Sultanlar kan değişim süreleri daha kısa olan hayvanlardır. Sultanlarda kan değişimini 5 seneyi geçirmemeniz gerekir. Böyle bu şekilde bugüne kadar getirdik.

Şimdi biz dergi olarak ilk sayımızı sultana ayırdık, sultan sayısı yaptık. Sultanın geçmişten günümüze tarihini, meselelerini masaya yatırdık bu konuda araştırmalar yaptık. Sultan tavuklarının dünya kamuoyuna tanıtılmasında bir profil ön plana çıkmakta Elizabeth Watts. Bence sultanın tarihinde çok önemli bir insan. Bana göre; sultan tavukları meselesine kafa yoran bu konuda araştırmalar yapan biri olarak söylüyorum, bence Türkiye’deki sultan tavuklarının tarihi ile ilgili olarakta nasıl ki Elizabeth Watts Dünyada sultan tavuklarını dünya kamuoyuna tanıtan önemli bir profil olarak görülüyorsa, sultan tavuklarının anavatanına tekrar kazandırılması konusunda da Ömer Faruk Erdönmez’in çok önemli bir yeri var. (Röportajın bu kısmında Ömer Faruk Bey’in gözlerinin dolduğunu gözlemledik.) Türkiye’deki sultan tavukları tarihinde çok önemli bir yerinizin olduğunu düşünüyorum. Bunun tarihe kayıt olarak düşülmesi gerekmekteydi. Açıkçası bu röportajımız için buraya gelirken bunu çok önemsedik ve bu hikayeyi sizden dinlemeyi çok istedik. Şuanda zannedersem hiçbir yazılı kayıtta bu hikaye bu şekilde ayrıntılarıyla geçmiyor. İlk kez biz Folluk dergisi olarak bunu tarihe kayıt olarak geçeceğiz.

-Teşekkür ederim. Biz sultan tavuklarının anavatanına dönmesine vesile olduk belki ama bunun ilerlemesine, sevdirilmesine sizin gibi genç arkadaşlarımız yaptıkları çalışmalarla, Sultan kulüp olarak yapılacak çalışmalarla öncülük edeceksiniz. Görüyorum ki zaten bunu yapıyorsunuz.

Muhabir: Biz çok teşekkür ederiz teveccühünüzden dolayı.

-Birde şunu söyleyeyim biz çiftliğimizde Gerze Hacı Kadın tavukları da yetiştirdik. Hatta o dönemde Sinop Gerze’de yoktu Sakarya’dan birinden getirttik. Milli ırkımız diye 7-8 sene besledik. Biz Gerze yetiştirmeyi bıraktığımızda Türkiye’de sayıları iyi bir orandaydı. Şimdi sizden öğrendim sayıları Türkiye’de 500’ün altına inmiş. Bu duruma çok üzüldüm. Bir başka yerli ırkımız Hünkari güvercini bununda Hollanda tipini Türkiye’ye ilk kez biz getirdik.

Muhabir: Yani o dönemde Türkiye’de Hünkari güvercini yok muydu?

-Vardı ama Manisa’da küçük bir bölgede yetiştiriliyordu. Hünkari’yi de Avrupalılar sultan gibi bizden alıp götürmüşler ve bu ırk üzerinde çalışarak geliştirerek daha ilgi çekici bir hale getirmişler. Bizim yerli hünkarilerimizin hem cüsseleri küçük hem de gagaları biraz uzuncadır. Avrupalılar bizim hünkarimiz üzerinde çalışarak sıfır gaga yani neredeyse hiç gagası olmayan bir kuşa çevirmişler cüsse olarak ta daha gösterişli bir kuş üretmişler ve farklı renk varyeteleri oluşturmuşlar. Hollanda tipi denilen bu tip Hünkarileri de Türkiye’ye ilk kez biz getirdik. Biz her ikisini de besledik yerli ve Hollanda tipi Hünkariyi de besledik. Tabi şimdi artık Hünkari besleyenler çoğaldı biz artık Hünkari yetiştirmiyoruz. Ama Gerze için yeni bir atılıma ihtiyaç var sayılarını Gerze besleyenleri çoğaltmamız lazım.

Susex

Sizce Türkiye’deki süs tavukçuluğu ve kanatlı yetiştiriciliğinin en önemli sorunları nelerdir?

-Tabi siz dernekçisiniz sorunları sizde gözlemliyorsunuzdur. En önemli sorun bu konularda yetişmiş bilgili insan kaynağı sorunu. Mutlaka ve mutlaka dernekler standart bilincini oturtmuş insanlar yetiştirmelidir. Eğitimler verdirmeli ve bu eğitim seminerlerini CD olarak çoğaltıp ücretsiz dağıtmalıdırlar. Sonra şehir yarışmaları düzenlenmeli. Bakın bu daha Türkiye’de hiç yapılmadı. Şehir yarışmalarında derce yapan hayvanlar Türkiye yarışmasına katılmalı. Bu yarışmalarda görev alacak yetişmiş insan kaynağı eksikliği var. Birde sorun olarak fiyat konusu var. Duyuyoruz çok uçuk fiyatlara hayvan satılıyor. Sonuçta tavuktur, Avrupa’daki fiyatlarda bellidir. Bu fiyatların daha makul seviyelere çekilmesi gerekir. Böyle olursa süs tavuğu hobisi daha çok kişiye ulaşır. Birde bizim yerli ırklarımızın tescili konusu var. Bunları mutlaka tescil ettirmeliyiz. Zamanla her şey rayına oturur. Önemli olan işe yön verenlerin iyi niyetli olmasıdır.

Türkiye’deki süs tavukçuluğunun ulaşması gereken tablo içerisinde neler olmalı önerileriniz ve beklentileriniz nelerdir?

-Bir kere bu işle uğraşanları ikiye ayırmamız gerekir; benim için tavuğun standardı önemli değil, ben bu hayvanları sevdiğim için besliyorum, bahçemde gezsinler yeter, yarışma hedefim yok diyen hobiciler, diğeri de ben bu işten para kazanmak istiyorum diyenler. Eğer bu işten para kazanacağım diyen kişiler varsa; bu hayvanların ırk standartlarını kalite şartlarını ,kuluçkadan çıkmasından tutun civciv büyütme ve yetiştirmeye kadar bu işi öğrenmesi lazım. Bu şekilde bu hobi bir ek gelir kapısı da olabilir. Bunun için bir derneğe üye olması, buradaki etkinliklerden yararlanması en kolay yoludur bunun.

Gözlemlediğimiz kadarıyla çiftliğinizdeki hayvan refahı, hijyen ve dezenfeksiyon koşullarınız çok yüksek bu konudaki genel yaklaşımınızdan bahsedebilir misiniz?

-Şimdi biz geçmiş senelerde bu işe ilk başladığımızda deneme yanılma yoluyla baya hatalarımız oldu. Gerekli koruyucu önlemleri almazsanız kanatlı beslemenize zaten imkan yok. Hele bizim burası birçok misafirin geldiği bir yer, ayaklarının altı ile birçok hastalığı taşıyıp getirip bulaştırabilecekleri bir yer, bunun için ne yapıyoruz? girişte ayak poşetlerimiz var, önce gelen misafirlerimizi dezenfekte sulara bastırıp bu poşetleri ayaklarına geçirtiyoruz. Hayvanların olduğu kümesleri en az ayda bir olmak üzere kaliteli dezenfektanlarla dezenfekte ediyoruz. Hayvanlarımıza marek aşısı yapıyoruz bu aşı çok zor koşullarda uygulanabilen bir aşıdır ve herhalde Türkiye’de süs tavukçuluğu yapan kümeslerde bizden başka uygulayabilen pek yoktur. Zorluğu şuradan gelir; bu aşı 1 günlük civcivlere yapılır. Kuluçkadan çıktıktan sonraki ilk 24 saatte yapılası gerekir, diğer bir husus bu aşı -143 derecede saklanması gereken bir aşıdır. Mevcut derin dondurucuların soğutma özelliği yetersiz kalır özel soğutma kazanları vardır. Her hafta azot ilavesiyle azot tankının içinde muhafaza edilir aşılar marek aşısının bu zorluğu vardır. Birde bu aşı 1000 dozluk bir aşıdır açıldı mı ister bir civcive yap ister bin civicive yap o aşı açıldı mı bitsin bitmesin atılmak zorundadır bir daha kullanılamaz. Bu yüzden hobiciler bu aşıyı pek yapamazlar biz çiftliğimizde 4 senedir bu aşılamayı hayvanlarımıza uyguluyoruz. Ayrıca veba, newcastle, gumboro, çiçek aşısı da hayvanlarımıza uyguluyoruz. Tabi burada hobicilere bir uyarıda bulunalım hayvanlarına kulaktan dolma aşı yapmasınlar. Çünkü her aşı o kümese sokulmuş aynı zamanda bir mikroptur. Kendi bölgelerinde hangi hastalıklar görülüyorsa o aşıları kümeslerinde uygulasınlar. Veba aşısını göz damlası olarak uyguluyoruz çünkü en çabuk tesir eden yöntemi budur. Birde arkasından iğne ile yapıyoruz. Göz aşısı 2 ay etkili oluyor ama 5 günde etkisini göstermeye başlıyor, iğne 21 gün sonra korumaya başlıyor ama 1 sene etkisini sürdürüyor. Yani bizden hayvan alan hobiciler tüm aşıları yapılmış hayvan alıyorlar yalnızca veba aşısı 1 sene sonra tekrar edilmesi gereken bir aşı olduğu için onun kendileri takip edip yapmaları gerekiyor. Kümeslerimiz ve kuluçkahanemiz boşaldığında sezonda bir kezde fumigasyon denen potasyum fermangratla birleştiğinde oluşan bir gaz en etkili dezenfektan yöntemidir. Ama mutlaka ve mutlaka uygulanırken ortamda hiçbir hayvan olmamalıdır çünkü çok zehirli bir gazdır buna çok dikkat ediyoruz. Çiftliğimizde uyguladığımız koruyucu yöntemler kısaca böyledir. Ayrıca satın alınan her bir hayvan faturalı ve doğa hayvanıysa orman bakanlığı özel izni ile ek 9 belgesi ile birlikte satılmaktadır. Sadece fatura geçerli değildir hayvanların ayağında bilezik olacak o bilezikteki numara ile ek 9 belgesindeki numara tutmak zorunda bizden satın alınan her bir hayvan özel izinli belgeli faturalı olarak satın alınır böylece satın alan hobicilerde bu hayvanları bakarken izin sorunu yaşamazlar, rahat ederler.

Bizi misafir edip bu röportajı verdiğiniz için çok teşekkür ediyoruz . Tabi sizin şahsınız ve park hayvancılık firması Türkiye süs tavukçuluğu tarihinde çok önemli bir yere sahip bunu gözlemleyip öğrenmiş olduk. Gerek ülkemize 70 yakın hayvan ırkının değişik renk varyeteleriyle kazandırılması, gerekse keklik yetiştiriciliğinde devlet üretme çiftliklerinin bile anaçlarını sizden temin etmesi noktasında, gerekse milli mirasımız sultan tavuklarının anavatanı ülkemize tekrar kazandırılması noktasında bu yönüyle ülkemiz süs tavukçuluğunda Ömer Faruk Erdönmez ve Park hayvancılığın çok mümtaz bir yere sahip olması gerektiğini düşünüyoruz. Son bir sorumuz olacak, Folluk Dergisi Türkiye’nin bu alandaki ilk ve tek dergisi Folluk Dergisi hakkındaki kanaatlerinizi öğrenebilir miyiz?

-Biraz önce dergiyi inceledim her şeyden evvel çok kaliteli bir baskıya sahip içeriği de çok zengin. Bu tür dergiler sektörün ilerlemesi adına öncü kuruluşlardandır. Bakın burada hemen önünüzdeki sehpada Avrupa’da yayın yapan bu alandaki dergiler duruyor. Avrupa’da yayın yapan onlarca dergi var ama sizin derginiz Türkiye’deki bu alandaki ilk ve tek dergi olma özelliğine sahip dolayısıyla sizi özellikle çok tebrik ediyorum çok büyük bir hizmette bulunuyorsunuz.

Röportaj: Erkan Filiz

Folluk Dergisi
Folluk Dergisihttps://follukdergisi.com
Folluk Dergisi Türkiye tavukçuluğunun medya yüzü

Popüler