1983 Haziranı Bursa/Osmangazi doğumluyum. Evli ve bir kız çocuğu annesiyim. Hayatıma şirin bir köyde başlamak isterdim ama maalesef şehir çocuğuyum. Aile büyüklerim Balıkesir Susurluk ilçesine yerleşip köy kurmuş. 1891 Bulgaristan göçmenlerinden. Ailem evlenerek Bursa’ya taşınmış. Bende Bursa’da doğdum ve büyüdüm.
Köy hayatını ve havasını kırk yılın başı bir akrabamızın cemiyeti olduğunda birkaç günlük ziyaretlerle gittiğimiz anılardan biliyorum. Yeşilin renginin ve havanın tadının farklı olduğuna hayret ederdim. Bazen kaldığım evin hayvanları varsa onları severdim. Sabahları inek gütmeye giderlerdi. Koşturarak erkenden kalktığımı ve onların yanından hiç ayrılmadığımı hatırlıyorum.

İlk civcivimi böyle bir ziyarette akrabamızın bahçedeki gurk tavuğunu kovalayarak peşindeki minik civcivlerin bir tanesini yakalayarak edinmiştim. Annemlerin beni suç üstü yakalamasıyla bayağı korksam da sevgili halamız bir tane ile olmaz ölür bir tane daha yakala senin olsun götür Bursa’ya demişti. Bende yakaladığım ikinci civcivi de alarak Bursa’ya götürdüm. 8 ya da 9 yaşlarındaydım. Bir kolinin içine koyarak evin dükkan olarak kullandığımız deposuna yerleştirmiştik. Kolinin içine birde uzatma kablosuyla lamba koyduk sıcak olması için. Biri benim diğeri kız kardeşimindi. Benim civcivim iştahlı ve her şeyi yiyorken kardeşimin civcivi hep uyuyordu. Kısa süre geçmeden de onu kaybettik. Ailem Tek kalan civcivinde öleceğini düşünüyordu ama ben ona bakabilmek için çok çaba sarf etmiştim. Biraz ufak olmama rağmen hayvanlara karşı çok meraklı ve ilgiliydim. Minik civcivle iyi arkadaş olmuştuk. Buğday rengi tüyleri vardı. Kuyruğu ve yaka tüyleri siyahtı. Kızıla çalan buğday renginden dolayı ona “Kızılcık” ismini vermiştim. Daracık sokaklardan oluşan mahallemizde tavuk elbet çatıda bakılır başka insana yer mi var. Çatıda birkaç bidon saksı veya varil içine çiçek yada biber ekilir. Varsa bir karış boşluk oraya asma dikilir. İki kat yukarı uzatılır ve evin üstünde üzüm çardağı yapılırdı. Yeşilden uzak taş duvarlar arasında yaşamaya çalışıyorduk. Birde sevgili tavuğum annemin diktiği biberleri yedikçe azar işitiyordum. Neyse ki her gün düzenli pembe yumurtalar yapıyordu. Ama o kadar güzel pembe yumurtalar yapardı ki alışılmış beyaz ve kahve yumurtaların aksine bizi şaşkına çevirir mutlu ederdi. Sabah okula gitmeden önce kümesin kapısını açardım. Kızılcık 2 kattan sokağa uçar karşı hizadaki bos arsada viraz tas biraz ot ziyafeti verir. Zamanı geldiğinde kapının önünde bağırmaya başlar annem kapıyı otomatikle açar. Kızılcık merdivenlerden 2. Kata çıkar ve pembe yumurtasını bırakır bizi çağırmak içinde tüm sokağı ayağa kaldırırdı. Arkadaşım kızılcık şehir eğitimli ilk tavuğumdu. Tavukların dilinden anlamayı çok küçük yaşlarda öğrendim. Ve bu bana her zaman güzel bir hatıra olmuştur.
Zamanla dersler ağırlaştı lise hayatı, üniversite hayatı, sınavlar, kurslar, iş hayatı ve aile hayatı başladı. Bu koşturmacada hobi olarak atlarla ilgileniyordum ara ara. Türkiye’deki ilk kadın rahvan at antrenörü oldum. Çeşitli bölgesel ve resmi yarışlarda hakemlik yaptım. Milli ırklara karşı ilgim ve hassasiyetimi hala sürdürmekteyim. Çocuğum olduktan sonra iş hayatımı bıraktım ama çok sıkıldım 99 dan beri çalışma hayatında olan bünyeme sıkıcı geldi. Bebeğim 6 aylıkken biraz yumurta tavuğu aldım. Ve yumurtalarını hafta sonu pazarlarda satmaya başladım. Koliler çok ağırdı arabaya yükle indir sergi aç biraz zor oluyordu ama çalışarak insan rehabilite oluyor hele pazar ortamında yeni insanlarla tanışmak iyi geldi. Pazarın dışında sepet sepet yumurta satıyorken bir bana bakıyorlar bir yumurtalara kafalarda bir şüphe bile oluyordu gerçekten köyden mi geliyor diye. Komik anılarda yaşıyordum karşı sergiden bazı pazarcı arkadaşlar sesleniyordu yemeni ve şalvarın yoksa seni kimse köylü sanmaz diye. Bende davet ederim diyordum bahçemize. Yaklaşık 6 dönümlük bir arazide eskiden kalma köy tavuklarımız ve benim ilave yaptığım yumurta tavukları mutlu mutlu geziniyorlar sonuçta diyordum. Bazen de yumurta verip meyve sebze değiş tokuşu yapıyorduk. Çalışmaktan gocunan yada eline üşenen insan olmadığım için güzel zamanlarım dostlukların ve kazançlarım oldu. Böyle günlerden bir gün mavi yumurtaların varlığını fark ettim ilgimi çekti. Onu araştırırken bresse tavuğunu öğrendim hızlı gelişmesi ve etinin güzel oluşu dikkatimi çekmişti. İlk aldığım cins bresse yumurtaları olmuştu. Onları çıkarabilmek için 12 lik küçük bir çıkım makinesi almıştım. Verdiğim makina ve yumurta parası bana o kadar fazla gelmişti ki anlatamam. İlk denemem bresse yumurtalarından 6 yavru aldım 2016 yılında. Hala Bresse besliyorum ve vazgeçmediğim ırklardan biridir.
Daha sonra ameraucana yumurtaları yükledim civciv aldım ama 2 yıl bana istediğim sonuçları vermediler. Wheaten buğday ameraucana olarak isteğim hayvanlar kırma çıktı. Ne aldıysam farklı çıkıyor herkes bir şeyler uyduruyor parayı kapan kaçıyor. Süs tavuğu sektörüne girdikçe ne doğru bilgi, ne düzgün hayvan bulmanın kolay olmadığını acı tecrübelerle öğrendim. Dürüst iş yapan doğru yetiştiricilik yapan titiz çalışan insan bulmak çok zordu. Bende kendime bir hedef belirledim. Öğrenmeye öğrendiklerimi paylaşmaya özen gösterdim. İyi hayvan edinebilmek için bazen riske girdim ve ciddi paralar harcadım ama şuan oluşturduğum koleksiyondan çok memnunum. Hayvanlarım benim yüzümü kara çıkartmıyor ve bu ciddi bir emekle oluştu.
Şimdi bende bir üreticiyim ve sektördeki eksikliğin üstünü çizerek farklı bir tarz benimsedim. Satar kaçarım takar giderimcilerden ziyade. Profesyonel bir üreticilik ve dürüst bir anlayışla isime sarıldım. Ürettiğim hayvanların kalitesine önem vermek ve düzgün iş yapmak beni bir adim daha ileri götürdü. Ulusal şampiyonaya çeşitli seminerlere hayvanlarımı sergiledim. Avrupa birliği hakem eğitmenlerinden tavuk ırkları üzerine eğitimler ve sertifikalar aldım. Daha iyi hayvan yetiştirebilmek için doğal yollar araştırdım. Yetiştirdiğim civcivlerin daha sağlıklı olabilmeleri için Canlı yemler üretmeye başladım. Faydasını görünce daha çok ürettim hem kendim için hem de başka arkadaşlarıma faydalı olabilmesi için üretmeye devam ediyorum. Şuanda Türkiye’de un kurdu üreten bir kaç resmi firmadan birisiyim ve tek bayan üreticiyim. Diğer üreticiler sırf böcek sektörü ile ilgileniyorlar ama ben kanatlı sektörünün içinden biriyim ve civcivlerin ihtiyaçlarına uygun nitelikte ve içerikte canlı yem üretimimi yapıyorum. Kendi hayvanlarımı düzenli test ediyor ihtiyaçlarına göre yemler hazırlıyorum.
Bir hobiyi işe çevirmek beni çok mutlu ediyor. İnsanların doğadan ve hayvanlardan uzak yaşaması demek mutsuz aşırı stresli ve asık suratlı bir toplum anlamına geliyor. İmkânlar dahilinde mutlaka doğaya yada hayvanlara dokunmak lazım. Ufak bir bahçeniz varsa bunu güzelliği ile size zevk verecek bir tavukla paylaşabilirsiniz. Ağırlık olarak milli tavuğumuz olan sultan tavuğu besliyorum. Bilinen siyah ve beyaz rengi dışında mavi ve lavanta rengini de yetiştiriyorum. Lavanta rengi inanılmaz hoşuma giden bir renk tüyleri çok güzel ve onları seyretmek beni çok mutlu ediyor. Piliç yaşlarında tüm renkleri bir arada büyütüyorum ve onları kümesten dışarıya renk cümbüşü olarak koştururken görmek büyük bir zevk.
Hayat çok kısa çok küçük şeylerle mutlu olmayı bilmek gerek. Sevdiğim işi yapmak bu yolda her gün bir adım daha ilerlemek beni stresten uzaklaştırıyor. 50 kg yem 60 tl iken 250 tl ye aldım 12 lik kuluçka makinesi ve 12 adet 120 tl verdiğim yumurtalarla başladığım bu serüvende hiçbir sermayem yada birikimim yoktu. Bugün bu islerden aldığım arazim bir kaç tane profesyonel kuluçka makinam çiftliğim ve atölyem oldu. Şuanda hep hayalini kurduğum bir işletme olarak faaliyetlerime devam ediyorum. İçimdeki enerjiyi engellere rağmen yılmadan azimle devam ettiriyorum. Hiçbir şey kolay olmuyor ama hayal etmek başarmanın yarısı. Hayallerim için yürümeye devam edeceğim çünkü hayvanları çok seviyorum ve onlarla yaşamayı..