Denizli Azmanı
Tarihçesi: Denizli’de Azman veya Yerli Azman adıyla yetiştirilen Azman güvercinleri Denizli dışında Denizli Azmanı veya Denizli Bangosu adıyla tanınır. Ülkemizin kısa yüzlü yani kısa gagalı güvercin ırklarından biridir. Azman güvercinlerine ait bilinen en eski anlatımlar 1850’li yıllara kadar uzanmaktadır. Denizli’nin en eski yetiştiricilerinden Enselioğlu Ahmet’in 1880’li yıllarda bu güvercinleri yetiştirdiğini ve kendi yetiştiriciliğinden önce Azman güvercinlerini bildiğini 1920 doğumlu oğlu Enseli lakaplı emekli öğretmen Hüseyin Gereli sayesinde biliyoruz. Azman kelimesinin en eski kullanımına Orhun kitabelerinde rastlıyoruz. Kitabelerde beyaz at anlamında geçmektedir. Azman kelimesi ayrıca iri yapılı, sağlam cüsseli anlamında da kullanılmaktadır.

Avrupa’ya 1750’li yıllardan başlayarak İzmir limanından götürüldüğüne dair işaretler olan Azmanlar muhtemelen Avrupa’daki ırkların atası veya atalarından birisidir. Kaynaklarda İzmir limanından götürülen güvercinlerin Aydın vilayetinden taşındığı geçmektedir. Aydın ilimizde bugün ve bilinen geçmişte Azman güvercinleri bulunmaz, özellikle Nazilli’de az sayıda olanlar da yakın geçmişte Denizli’den taşınma güvercinlerdir. Denizli ise sözü geçen dönemde Aydın iline bağlı bir kaza statüsündedir.
1980 sonrası sanayileşen Denizli’de yerel ırklar artan göçlerden etkilenerek melezlenme dönemine girmişler ve ciddi anlamda kan kaybetmişlerdi. 2000 yılına yaklaşıldığında ise Denizli yerel ırkları tükenme noktasına gelmişlerdi. Bu gelişmeleri gözleyen ve Denizli güvercinlerine gönül veren ben İskender Damgacı kurtarma çabasına girişerek önce web siteleri oluşturdum, tanım ve tanıtım çalışmalarına başladım sonra da az sayıdaki arkadaşımla dernekleşme yoluna gittim. İlk yıl içinde makaleleri yazmış, gerekli görselleri hazırlamış, bağlantıları kurmuştum. Hemen sonraki yıllarda yarışmalar yapılmış, ilk sergiler düzenlenmişti. Çabaların sonucu olarak günümüzde Azman güvercinleri sayı olarak çoğalmış olsa da ırkın tam özeliklerini taşıyan birey sayısı oldukça düşüktür. Bunun sebebi yapılan çalışmalarla ırkın Türkiye çapında popüler hale gelmesi ve talep görmeye başlaması olarak nitelenebilir. Bazı yetiştiriciler maddi beklentilerle ısrarla melezlemelere devam etmekte ve bazı yetiştiriciler de bilmeden melezlenmiş güvercinleri çoğaltma yoluna gitmektedirler. Melezlemede başlıca kullanılan ırklar Tokur, Bulgar ve İstanbul Bangosu, Boncuri, Anatolian Owl ve Enicelerdir. Azman ırkının bilinçli yetiştiricilere bugünkü ihtiyacı her zamankinden fazla durumdadır.
Fiziksel Özellikleri: Azman güvercinleri forması olan bir ırktır. Başlıca üç renk ve desen kalıbına sahiptir. Bunlar çokluk sıralamasına göre sütbeyaz, kesme ve cibalardır. Kesmeler kuyruğun renkli olma durumuna denir. Karakuyruk ve Gökkuyruk olmak üzere iki renkte görülürler. Cibalık ise kanat ve kuyruğun renkli olma durumuna denir. Karaciba, Gökciba ve Mor Ciba olarak üç ana renkte görülürler. Cibalarda rengin koyulaşması veya açılması söz konusudur ancak başka renklerde görülmezler. Ciba kelimesi Selçuklu dönemi Türkçesinde yelek anlamına gelmektedir. Bu kelime bize Azman ırkının ne kadar köklü bir ırkımız olduğunu anlatmaktadır. Azmanlara farklı renk verme çalışması yapılmamıştır yani örneğin Kırmızıkuyruk veya Sarıciba Azman yoktur. Bu yönüyle çalışma fakiri bir ırktır. Yapılan çalışmaların yani farklı ırklarla melezleyerek yapılan işlemlerin tamamı gaganın kısaltılmasına yöneliktir. Gaga kısaltma işlemlerinin sonucunda alaca renklerden oluşan kuşlar türemiş ve maalesef kısmi kabul görmüşlerdir. Bu alaca kuşlara genel olarak Laci denir. Konunun ırk adına üzücü tarafı lacilerin işlem görmüş kuşlar olduğu dile getirilmez, yapanlar tarafından kabul edilmez!
Azman güvercinleri dik duruşlu, kısa ve kalın boyunlu, yuvarlağa yakın başlı, küçük ve karanlık gözlü, dar kuyruklu, kısa bacaklıdırlar. Gül veya gül izi, tepe, paça, tozluk bulunmaz. Tamamen orantılı atletik bir görünümleri vardır. Gaga çizgileri göz ortasına doğru gelmeli ve göze yakın olmalıdır. İri, sulu, yırtık ve renkli gözler, düşük burun, nohut gaga, halkalı göz çevresi melezlik belirtisidir. Çıkık alın, köşeli ve düz kafa yapısı, küçük baş, ince veya uzun boyun, sivri yüz ilk görülebilecek melezlik belirtilerindendir. Irkın muhafazası adına ırk güzelliği yarışmaları yapılmaktadır. İlgili yetiştiriciler bu yarışmaları takip ederek eksiklerini görme ve kendilerini geliştirme yolunu tercih etmektedirler.
Uçuş Özellikleri: Azman güvercinleri sağlam bünyeli güçlü güvercinlerdir. Arka arkaya uçuma elverişlidirler. Gökyüzünde öğürt adı verilen sıkı gruplar oluşturarak uçarlar. Ortalama olarak 30 dakika havadadırlar. Eğitime bağlı olarak daha uzun süreler de havada kalabilirler. Genç Azmanlardan oluşan öğürtler gezerek uçarken diğer öğürtler evlerinin üzerinden ayrılmadan yükselip alçalırlar. Genellikle orta hava yüksekliğinde uçarlar. Kanat döverek ve kısa kayığa girmelerle alçalırlar. İnmeleri istendiğinde kırıklama (pırıltı verme) yeterlidir. Hemen itaat ederler. Melezlenmiş soylar Azman uçuşu yapamazlar,hemen hemen hiç uçmazlar, uçuma elverişli değildirler. Azman uçucu bir ırkımızdır.
Karakteristik Özellikleri: Denizli Azman güvercinleri neşeli, hareketli ve sağlıklı görünümdedirler. Melezlerin aksine yavrularına kendileri bakabilirler. Birbirleriyle kolay geçimlidirler. Temel yetiştiricilik düzen ve disiplini uygulandığı takdirde sağlıklarında önemli bozulmalar olmaz. Yerde özellikle erkeklerin oradan oraya kanat döverek yer değiştirmeleri yetiştiricilerine keyif verir. Sadakat yönü çok kuvvetlidir. Son derece zeki, eğitime açık ve yuvalarına bağlı güvercinlerdir. Makul uzaklıktan salım yapıldığında kolayca evlerine dönerler. Kendi öğürtlerini tanırlar.
Sonuç: Yarışmalarda halen ırk özelliklerini taşıyan yeterli sayıda Azman görülüyor olması ırkın geleceği için ümit veriyor olsa da söz konusu yarışmalara uçum ve salım etaplarının da eklenmesi gereklidir. Kendisi gibi yavru veren Azman sayısı hızla azalmaktadır. Büyük tehlike olan melezlenmenin önüne geçmek amacıyla sergi, yarışma, fuar gibi etkinliklere aksatmadan devam edilmelidir. Milli değerlere önem veren yetiştiricilerimizin geçmişi yüzyıllar öncesine dayanan Azmanlarımızın yirmi yıldan bu yana sürdürülen ırkın korunması çalışmalarına destek vermeye devam edeceklerini ümit ediyorum…
Katal Güvercini
Tarihçesi: Denizli’nin Katal Güvercinlerinin yörede bilinen diğer adı “Fesli”dir. Çok yakın benzeri ve akrabası olan Sırp Yüksek Uçucuları Osmanlı döneminden beri eski Yugoslaya’da yetiştirilir. Onların eski ismi “Feslice”dir. Dünyanın en değerli güvercin ırklarındandır. Katal Güvercini ülkemizde yalnızca Denizli il merkezinde, Baklan, Çivril, Çal ve Çameli ilçelerinde yetiştirilir. Bölgenin eski ve yerli ırklarından olup, Anadolu Selçukluları döneminden beri var olduklarına dair belirtiler mevcuttur. Denizli’de “Katal – Katillik” adlarıyla da tanınmaktadırlar. Katal, aynı zamanda yörede yapı saçaklarında veya duvarlarında güvercinler için özel yapılmış yuvalara verilen bir isimdir. Katallık kelimesinin yöre şivesinde devrilmiş söylenişi ise “Katillik”tir. Katal Güvercinleri için kullanılan diğer isimlendirme geniş tepe formuna sahip oldukları için “Fesli”dir. Katal Güvercinleri dünyada varlığı bilinen 12 tel kuyruklu, çift kuyruküstülü ve tepeli tek güvercin ırkıdır.
Katal Güvercinlerinin aslen Baklan Ovası’nda yer alan yaklaşık 60 köyde ve yakın çevredeki Çal, Çivril, Bozkurt ilçeleriyle köylerinde yetiştirildikleri biliniyor. Son yıllarda bölgede açık sistem büyükbaş hayvancılığına geçildiğinden besiciler için güvercinler büyük tehlike olarak görülmekte ve toplu imhalar yapılmaktadır. Büyükbaş hayvanların yemlikleri ve yalaklarının güvercin dışkısıyla temas ederek hastalıklara yol açtığı kaygısı yaygındır. Hemen her evde geleneksel olarak devam ettirilen Katal Güvercini yetiştiriciliği başta bu sebeple artık terk edilmiş durumda. Yörede yetiştirilen güvercinler ise günümüzün popüler güvercin ırklarından oluşmaktadır. Bu ırkın yok olmaya başladığını anlamamın ardından 2009 yılında Çal – Çivril bölgesi ve Baklan Ovasını kapsayan taramalar yaptım. Yöredeki son örnekleri gündüz ve gece demeden toparladım. Ardından standartlarına uygun üretimlerini yaptım ve sayılarını çoğalttım. Katallarımla Denizli yetiştiricilerine yönelik tanıtım ve bilinçlendirme sergileri düzenledim. Ardından istekli yetiştiricilere bedelsiz dağıtımlarını yaptım. Bugün Denizli’de yetiştirilen Katalların tamamı bu çalışmamın ürünüdür.
Fiziksel Özellikleri: Katal Güvercinlerinde tüm renkler görülür, renk yelpazesi oldukça geniştir. Sinekli, çam kabuğu, kestane gibi nadir görülen renklenme özellikleri de vardır. Orta sayılabilecek yapıda ve gelişmiş bir göğüse sahiptirler. Paça veya tozluk taşımazlar. Gözlerde tek renk olarak sarı, kırmızı, pürbeyaz görülmez, beyaz dairenin dışına doğru renklenme görülür. Kuyruk telek sayıları 12’dir. Katal güvercinlerinin en ilginç ayırıcı özelliği ise çift memeli kuyruküstü yağ bezesi taşımalarıdır. Fes veya biraz daha dar olan parmak tepeleri bulunur. Taç tepeli değillerdir yani tepeleri kulaktan kulağa uzanmaz. Melezlenmiş bazı bireylerde tepe formunun daraldığı ve iki ucunun birbirine doğru kapanarak sivri tepe formuna dönüştüğü görülebilir. Katal güvercinleri orta irilikte, uzunca gagalı, dar belli, orta kuyruklu, geniş omuzlu, dik duruşlu yapıya sahiptir. Atletik görünümdedirler.
Uçuş Özellikleri: Katal Güvercinleri yüksek uçarlar, normal uçuş süreleri yaklaşık olarak 2-3 saat civarındadır. Yöre insanı “pıynak” adını verdikleri ürküterek uçurma yöntemiyle bu sürenin daha da uzatılabileceğini söylemektedir. Katal Güvercinlerinin kırıklamaya (pırıltıya) duyarlılıkları yoktur, kendiliğinden inerler. Birbirlerine çok yakın olmadan grup oluştururlar. Bilinen yüksek uçuculardan farklı olarak seri kanat atışlarıyla eforlu uçarlar. Uçuşları sırasında sık sık yükselti değiştirdiklerini görebilirsiniz. Düz bir hat boyunca farklı yönlere açılıp dönebilirler. Uçuş tarzları ve ani zigzagları sebebiyle yırtıcı kuşlara kolay av olmadıkları gözlemlerim arasındadır. Takla, dönüş, makara gibi uçuş oyunları bulunmaz. Yuvaya sadakat özellikleri son derece yüksektir, yaklaşık 100 km mesafeden evlerine dönen örnekleri bilinmektedir. Başka bir salmaya yakalanmaları neredeyse söz konusu bile olmaz.
Karakteristik Özellikleri: Son derece hareketli, neşeli ve insana yakın bir ırktır. Oldukça iyi yavru bakıcısıdırlar. Hastalıklara karşı dirençli, sağlam bir bünyeye sahiptirler. Geçmişte yavru bakıcısı olarak çok kullanıldıklarını biliyoruz. Yüzyıllar boyu saçak aralarında beslendiklerinden olsa gerek bugün bile çatı, baca, oluk arası gibi yerlere yuva kurmaya giriştiklerini halen görmekteyim. İnsana çok yakın davranan bu ırkımız yuvasını koruması gerektiğinde sert tavırlar gösterir. Böyle durumlarda insanlara dahi bu sertliğini abartılı bir şekilde göstermekten kaçınmaz. Geçmişte köy çocuklarının gece mum ışığında dövüştürerek kavgacılıklarını sınadıkları Katal Güvercinleri bir gelenek halinde asırlarca “uğur” olarak uçarlı (saçak aralarında) ve konarlı (salmalarda) yetiştirilmişlerdir.
Sonuç: Katalların benzeri dünyada çok tanınan “Sırp Yüksek Uçucuları”dır. Yerel kaynaklarda ve ilgili klüplere bağlı yayınlarda Sırp Yüksek Uçucuları’nın atalarının Anadolu’dan Türkler’in gelmesiyle taşındığı ve eski isimlerinin “Feslice – Feslije” olduğu belirtilmektedir. Denizli’den Balkanlara güvercinlerimizin taşındığına dair kuvvetli delillerimizden biri de Katallardır. Kosova’nın Türkler tarafından fethinden sonra bölgeye götürüldüklerine neredeyse şüphe yoktur. Katal Güvercinleri evcimen karakterleriyle ilgiyi hak eden yerel ve milli ırklarımızdandır, kültür mirasımızdır. Yaptığım çalışmaların sonucu olarak günümüzde sayıları oldukça artmıştır. Bundan böyle uçum ve salım testlerinin arttırılması gereken Katallar için ırk güzelliği yarışmaları da düzenlenmelidir.
Tokur Güvercini
Tarihçesi: Denizli’nin kısa yüzlü ikinci yerel güvercin ırkı Tokur güvercinleridir. Denizli Azmanı kadar yaygın ve tanınmış değildirler. Denizli’nin genç yetiştiricileri de onları yeterince bilmemektedir. 2020 yılının ilk aylarında birinci yarışması planlanan Tokur güvercinlerinin ilk tanıtma çalışmaları 2000 yılında tarafımdan üç çift Tokur ile Denizli Güvercinleri web sayfasında başlatılmış olup çok az sayıda olmaları nedeniyle günümüze kadar yalnızca sergilerde boy gösterebilmişlerdir. Sergiler yalnızca kendi Tokurlarımla yapılırdı. Kısacası yakın tarihe kadar yarışacak birey ve yetiştirici sayısına ulaşamamışlardır. Oysa geçmişte durum böyle değildi. Irkın bilinen en eski yetiştiricilerinden Günbek Mehmet, Çakalcı Gültekin, Borsacı Nevzat, Postacı Şeref, Tokur Mehmet Ali, Halil Sevil ve Semerci Nazmi gibi ustalar son 25-30 yıl içinde hayatlarını kaybettiler. Onlarla birlikte Tokurlar da unutulmaya ve kaybolmaya yüz tuttular. Çünkü o yıllarda İstanbul Bangoları Denizli’de popüler durumdaydı. Ben adı geçen eski yetiştiricilerin tamamını tanıdım ve kuşlarını gördüm. Onlar kendilerinden önceki ustaların en ünlülerini şöyle sayarlardı: Üzümcü Ali, Ellez Baki, Agam Şükrü, Hamamcı Hasan. Bu isimler tahminen yüzyılın başlarında Tokur yetiştiren kişilerdi. Tokurları son yetiştiren usta Semerci Nazmi komşumdu. Ömrünün son yıllarında sayıları 44 olan kuşlarının tamamını 2005 yılında istediği fiyattan satın aldım. Yaklaşık on yıl sonra yani 2014-2015 yıllarında sayıları artan Tokurları Denizli içinde dağıtmaya başladım. O günlere kadar benden başka toplu yetiştiricisi yoktu. Tamamı Tokurlardan oluşan bir kümes veya bir isim gösterilemezdi. Bugün var olan orijinal Tokurların tamamı emek verdiğim kuşlarımdan çoğalmadır. Bu sebeple orjinal Tokurları ve melezleri çok kolay ayırabilmekteyim.
Üreterek çoğalttığım Tokurları Denizli’de dağıtmaya başlamamla birlikte popüler oldular ve hemen ardından melezlemeler başladı. Melezlemelerde Boncuri, Enice, Bulgar Taklacı Kısa Yüzlüsü, Güneydoğu Kısa Yüzlüleri ve African Owl ırkları çoklukla kullanıldılar. Halen melezlemeler devam etmektedir. Zaten az sayıda olan orijinal Tokurlar melezlemeler sebebiyle ırkın devamı bakımından tehlike altına girmiş durumdadırlar. Tokur ırkına maddi kazanımlar için yaklaşanların sayısı ırkın orijinal devamlılığını isteyenlerden ne yazıkki daha fazla sayıdadır.
Tokurlara en yakın güvercin ırkı Kosova’da görülebilir. Kosova ve Denizli’nin güçlü tarihi ilişkileri tespit edilmiş durumdadır. Denizli’nin yerel dört güvercin ırkına ve Denizli Horozu’nun çok yakın bir benzerine asırlar içinde bazı farklılıklar oluşmasına rağmen Kosova’da ulaşılabilmektedir. Osmanlı Devleti’nin balkanlara Türk ırkını iskan politikası çerçevesinde 1466-1486 yılları arasında Denizli bölgesinden yerleşimcilerin ve canlı hayvanlarının göç ettiğini biliyoruz. Aradaki farklılıklara bir örnek olması amacıyla güvercinlerden ayrı olarak Denizli ve Kosova Horozlarını gösterebiliriz. Kosova Horozları uzun ötmelerine rağmen Denizli Horozları kadar davudi yani kalın ötüşlü değildir, ince öterler ayrıca renkleri Denizli Horozları kadar çeşitli ve canlı değildir. Güvercinlerde de bunlara benzer bazı farklıklar vardır. Özetle söyleyecek olursak Türk iskanı yıllarında taşınan güvercinlerin içinde Tokurların olması bu ırkımızın ne kadar eski ve köklü olduğuna dair önemli bir bilgidir.
Fiziksel Özellikleri: Tokurların ilk bilinmesi gereken özelikleri düz renkli oluşlarıdır. Arap, Gök, Gümüş, Mor, Dağlı gibi renkler en eski bilenen renklerdir. Bu renkler parlak değildir, mattırlar. Renklerin sönük, antik olanları orjinaldirler. Bu renklerin üzerinde sinek adı verilen siyah çilcikler olması istenir. Çilciklerden başka farklı renklerde tüyler de beğenilir, istenir. Beyaz renk ve beyazlıklar kesinlikle olmamalıdır. Hiçbir şekilde kabul edilmezler. Düz renklerden başka baştan kuyruğa doğru ağaran Çakallar da beğenilir. Geçmişte var olan Karaçakallar, Dağlıçakallar ve Gökçakallar bugün tükenmiş durumdadırlar. Kırmızı ve Sarıçakalları halen az da olsa görebilmekteyiz. Sinek veya farklı tüylerin Çakallarda da olması istenir. Çakallar doğduklarında düz renklidirler, zamanla kuyruğa doğru renkleri ağarır. Asıl renklerine yaklaşık bir yaşında ulaşırlar. Geçmişte Çakallar ve Denizli Azmanları eş yapılarak Azmanlara renk verme çalışmaları yapılırdı. Sarıkuyruk veya Kırmızıciba gibi renklere sahip Azmanlar elde edilirdi. Tokurlar azaldığı için günümüzde bu tarz çalışmalar yapılmamaktadır. Renk çalışmalarında Çakallardan başka diğer renkler kullanılmazdı. Özellikle gaganın beyaz kalması istenirdi, siyah gagalı Azman istenmezdi. Elde edilen yavrulara Yerli adlandırması yapılmazdı. Doğal olarak yetiştiriciler zaten böyle kuşları bilir, tanırdı. Kısacası eski yetiştiriciler günümüzden daha bilinçliydiler.
Tokur güvercinlerinin boyunları kısa ve kalın, göğüsleri dışarıdadır. Kanatlarını kuyruk üzerinde taşır. Kuyrukları dardır, sopa kuyrukludurlar. Öterken kuyruklarını asılarak sürümezler. Hokka gibi dik bir duruşları vardır. Bal rengi tabir edilen gözlere sahiptirler. Gözler kuşun asli rengine göre veya atalarının gövde rengini işaret verecek şekilde koyulaşıp açılabilir. Asla sarı, kırmızı, beyaz, siyah gözlü değildirler. Kalın burunludurlar. Dişilerde ve erkeklerde burun üzeri tamamen beyaz köpüklüdür. Kalın burun arasından yere bakan küçük ve kıvrık gagaları olmalıdır. Ele alındıklarında sıkı ve dolu olduklarını hissettirirler. Gözleri iri, sulu, patlak, yırtık olmaz. Gaga çizgisi gözün ortasına doğru gelmelidir ve göze yakın olmalıdır. Kafaları yuvarlakçadır, köşeli veya üstü düz değildir. Yüz sivri veya uzun olmaz. Alınları öne çıkık değildir. Yapıları ince veya minyon olmaz. Tokurlarda gül, gül izi, tepe, paça, tozluk görülmez. Parmakları kısa ve kalıncadır. Bacakları da kısadır.
Uçuş Özellikleri: Tokurlar en fazla orta havaya kadar çıkan uçucudurlar. Çok uzun süre havada kalmaya istekli değildirler ancak kümes üzerinde çok alçak seviyede dakikalarca dar turlar atmayı severler. Kırık verildiğinde (pırıltı gösterildiğinde) sanki tura devam edecek gibi üzerinizden geçmekte olan Tokurların ani bir dönüşle iniverdiğine tanık olursunuz. Arka arkaya uçuma elverişlidirler. Uçurmadığınız zamanlarda bile kendiliklerinden gruplar halinde kalkarlar ve keyifli kısa uçuşlar yaparlar. Grup oluşturarak düz uçarlar.
Karakteristik Özellikleri: Bahçenizde veya terasınızda dolaşan Tokurlar grup oluşturarak birlikte hareket ederler, aralarından ayrılan göremezsiniz. Eşlerine ve yuvalarına çok bağlıdırlar. Eşinden ayrılan bir Tokura kısa zamanda yeni bir eş temin etmek zorundasınızdır. Zira boşluk döneminde ummadığınız hareketler görebilirsiniz. Eşlerinden ayrılanlar veya yeri değiştirilenler küsme eğilimine girebilirler. Aylarca bazen yıllarca ötmedikleri, eşlenmedikleri görülebilir. Evi değişen Tokurların küsmeye girmemesi için şaşırtma adı verilen karanlıkta bekletme ve aynı mekanda sık kümes değiştirme uygulamaları yapılır. Tokurlar kendi yavrularına bakabilen bir ırktır. Yuvasını savunmak için sert kavgalara girişebilir. Sadakat duyguları gelişmiştir. Yuvalarına bir an önce dönmek için çaba gösterirler.
Sonuç: Günümüzde çıraklığı yaşanmadan yapılmakta olan Tokur yetiştiriciliği maalesef hatalarla doludur. Irkın milli bir değer olduğu göz ardı edilmekte ve bu nadide ırka yalnızca maddiyat beklentileriyle yaklaşılmaktadır. Denizli Azmanı’nda olduğu gibi Tokur yarışması da melezleme yapanlar tarafından daha yarışma başlamadan sabote edilmekte, böylelikle orijinal soyların yol almasının önüne geçilmektedir. Irk güzelliği yarışmaları Tokurlar için son derece gereklidir. Yetiştiriciler hangi yolda olduklarını ancak bu yolla görebileceklerdir. Bununla beraber uçum ve salım özelliklerini yarışmalarda test etmek bu dönemde doğru değildir. Öncelikle ırkın özelliğini taşıyan bireylerin sayısı hızla arttırılmalıdır. Tokur’a gerçekten gönül verenlerin sayısının arttığını da gözlüyorum. Böyle kişilere elimden gelen desteği vermekten geri durmuyorum. Tokur güvercinleri doğru bir ırktır ve doğru yetiştiricilerle yüzyıllar öncesinden gelen özellikleri korunarak gerektiği gibi var olmaları tekrar sağlanmalıdır.
İskender Damgacı – Ocak 2020
Denizli Güvercin Evi Derneği ve Ladik Güvercin Kültürü Derneği Hakemi