İnsanlık tarihinde köklü geçmişe sahip olan Kanatlı Hayvan Yetiştiriciliği günümüzde farklı amaçlar doğrultusunda değişik tür ve ırklar ile yapılmaktadır. Dünya üzerinde elde edilen verilere baktığımızda şüphesiz en çok yetiştirilen kanatlı türü olarak tavuk ön plana çıkmaktadır. Tavuk yetiştiriciliği başlıca 3 kategoride ele alınabilir. Bunlar;
- Ticari Yetiştiricilik: Tavuk eti ve sofralık yumurta verimi açısından ıslah edilmiş genotiplerle yapılan uzmanlaşmış üretim
- Köy Tipi Yetiştiricilik: Küçük ölçekte ailelerin hem et hem yumurta ihtiyacını karşılayabilecek ırklarla yapılan üretim
- Süs ve Yarışma Amaçlı Yetiştiricilik: Hobi olarak başlayan ve yarışma hedefine doğru giden renk, tip, ötüş gibi özellikler bakımından spesifik ırklarla yapılan üretim
Yetiştiricilik; ırk seçimi, kümes ve ekipman hazırlığı, damızlık, yumurta depolama ve kuluçka, civciv büyütme, piliç geliştirme, yarışma hazırlığı, damızlık adaylarının belirlenmesi, ayıklama gibi aşamaları içermektedir. Bizim yazımız yukarıda 3. madde olarak sıraladığımız yetiştiriciliğin temelini oluşturan damızlık aşamasını kapsamaktadır. Damızlık dediğimizde aklımıza sadece döl veren hayvan değil belirli özelliklere göre seçilmiş olanlar ve bunları gelecek nesle aktarabilenler gelmelidir. Bunu sağlamak kolay değildir ve başlandığında durmadan devam edilmesi gereken bir ıslah sürecinin planlanıp faaliyete geçirilmesini gerektirmektedir. Çoğu yetiştiricinin yaptığı en büyük hata hayvanı değerlendirirken verilere dayanmayan duygusal bakış açısıdır. Bunun önüne geçmek için de sürecin başlangıcı doğru kayıt tutmaktır. Genellikle küçük ölçekli kapasitelerde üretim yapıldığından kayıtların düzgün tutulması ile pedigrili (soy kütüğü) yetiştirme yapılmalıdır. Irk standartları, yetiştirici seçimi vb. istenilen özellikler listelenmeli ve buna göre test çiftleştirmeleri uygulanmalıdır. Bu çiftleştirmelerden elde edilen civcivlerin takibi sonucu ana ve babaya puanlama yapılabilir. Puanlamalar sonucu en yüksek hayvanların seçimi mümkün hale gelir. Sonraki belli başlı aşamalar ise paragraflar halinde aşağıda aktarılmaya çalışılmıştır.
Yetiştiriciliği yapılacak ırka ve kapasiteye göre kümes ve ekipmanların hayvanlar gelmeden önce planlanması ve faal hale getirilmesi gerekmektedir. Hayvanları yaş gruplarına göre (damızlık, civciv, piliç vb.) mümkünse ayrı kümeslerde değilse de ayrı bölmelerde olacak şekilde tasarım yapılmalıdır. Günlük kontrol, yemleme vs. uygulamalar civcivden yetişkin bölmesine doğru yani gençten yaşlıya doğru yapılmalıdır. Yetiştirme sistemi yerde olabileceği gibi doğal çiftleşmeye imkan sağlayacak kafeslerde veya bireysel takip sağlanabilecek kafeslerde de yapılabilir. Suni tohumlama tüm yetiştirme sistemlerinde olabileceği gibi en etkin kullanımı bireysel kafes sistemidir. Oluşturulan kümes kapasitesine göre tavuklar temin edilmelidir. Kümesimize mümkün olduğunca farklı yetiştiricilerden hayvan materyali sağlanmalı fakat bunlara karantina süreci uygulayarak hastalık gibi üretimimizi sıkıntıya sokacak unsurları en aza indirmek için dikkat edilmelidir. Damızlık hayvanlar tabiri caizse yetiştiricinin mahremidir ve başka insan ve hayvanların mümkün olduğunca damızlık kümesine sokulmaması gerekir. Bu her şeyden önce biyogüvenlik açısından önemlidir. Hastalık sonucu meydana gelebilecek ölüm oranının fazlalığı üretim planlamasını sekteye uğratacaktır. Unutulmamalıdır ki yaşama gücünün yüksekliği üretimde verimliliğin temel taşıdır.
Yetiştiriciliğe yeni başlayacaklar için, imkanlar dahilinde olabildiğince çok hayvan temin edilerek bunlar arasından zaman içinde istediğimiz özelliklere sahip daha az sayıda damızlık hayvan seçimi yapılmalıdır. Tekrar bu hayvanlardan aynı kapasiteye ulaşacak üretim yapılabilir, hatta gerekli görülürse kapasite artırımına gidilebilir ve her üreme dönemi sonrası istenmeyen hayvanların ayıklanması ile sürü iyileştirilebilir. Seçilen ebeveynler ile oluşturulan damızlık sürülerde ırka, canlı ağırlığa, yetiştirme sistemine göre horoz ve tavuklar belirli oranlarda tutulurlar. Burada belirleyici faktör etkin bir döllülük oranının yakalanabilmesidir. Doğal çiftleşme sürülerinde rekabet, dişi sayısı, sosyal hiyerarşi, sıcaklık, aydınlatma, besleme, sağlık durumu vb. faktörlere bağlı olarak değişmekle birlikte horozlar günde ortalama 20 kadar başarılı çiftleşme gerçekleştirebilir. Irklara göre değişkenlik göstermekle birlikte genel bir bilgi olarak etkin üreme için horoz başına doğal çiftleşmede 10 tavuk hesaplanmakta ise de suni tohumlamada bunun da 10 katı kadar tavuk kullanılabilmektedir. Horoz oranı mühim bir konudur. Ne az olup döllülükte düşüş ne de çok olup aşırı çiftleşme ile tavuklarda yıpranma ve verimde düşüş olmayacak şekilde ayarlanmalıdır.
Suni tohumlama işi yoğun tecrübe gerektiren bir uygulamadır. Horozlardan alınan semen miktarı ırk, yaş ve bakım besleme gibi çevre faktörlerine göre değişebilir. Semenin dondurularak veya başka yöntemlerle saklanması henüz pratikleşmemiştir. Lakin spermatozoalar tavuğun yumurta kanalındaki sperm depo keselerinde canlılıklarını yaklaşık 2-3 hafta muhafaza edebilmektedirler. Sürüden veya bölmeden horozlar çekilip yeni horozlar koyulduğunda en az 1 hafta sonra tamamen yeni horoza ait döller alınabilecektir. Nadiren de olsa bazı horozlar steril yani kısırlardır. Görünüm olarak ne kadar iyi olursa olsun bu hayvanların muhakkak tespit edilip elden çıkarılması gerekmektedir.
Damızlık yetiştiriciliğinde hayvan davranışlarının sıkı takip edilmesi ve doğru yorumlanması ile üretim periyodunda etkin müdahaleler yapılabilir ki nihayetinde hedeflenen yüksek verime ulaşılabilsin. Doğal çiftleşmede horoz ve tavuk cüsse farkı büyük öneme sahiptir. Horozların tavuklardan büyük ve güçlü olması gerekir ki onlar üzerine hakimiyetini sağlayarak başarılı çiftleşmeler gerçekleştirebilsin. Bazı durumlarda genç horozların cüsseleri yeterli görünse de yaşlı tavuklara üstünlük sağlamada sıkıntı yaşadıkları gözlenebilir. Oluşturulan bölmelere horozu veya horozların tavuklardan bir hafta kadar önce koyulması da bölmenin sahiplenilmesi ve kısa sürede yüksek döllülük için uygulanabilecek bir yöntemdir. Suni tohumlamada ise cüssenin pek önemi yoktur ve istenilen horozlar ile tavukların döllenmesi sağlanabilir.
Hayvan başına verilecek yem miktarının belirlenmesi kolay bir işlem değildir fakat eğer uygulanabilirse yağlanma sonucu verim kayıpları en aza indirilir. Kuluçkalık yumurta üretimi açısından tavukların rasyonu %3-4 oranında kalsiyum içermelidir. Fakat böyle bir ihtiyaç horozlar için olmadığından yemliklerden kafaların geçeceği bölümler, yemlik yüksekliği veya başka düzenlemelerle horoz tavuk ayrı yemlemede damızlık sürülerde uygulanabilir. Eğer suni tohumlama için horoz ve tavuklar ayrılmışlar ise farklı rasyonların kullanımı daha kolay bir yetiştiricilik uygulaması olacaktır. Damızlıklara verilecek rasyonun dengeli olması birbirlerinin tüyünü yeme, kanibalizm, yumurta yeme gibi istenmeyen davranışların ortaya çıkmasını engellemede önem arz etmektedir.
Kümes sıcaklığının yetiştirme sistemi ve hayvan kapasitesine göre uygun değerde sabitlenmesi için ısıtma ve soğutma sistemlerinin mümkün olduğunca geliştirilmesi gerekir. Sıcaklık belirtilen faktörlere göre 20-26 °C arasında olmalıdır. Sıcaklığın sabit tutulması için havalandırmanın hiç yapılmaması gibi bir yanlışlığa gidilmemelidir. Havalandırma günün belirli zaman dilimlerinde (ortalama dış ortam sıcaklığı da dikkate alınarak) en uygun şekilde sağlanmalıdır. Aydınlatmanın da tıpkı kümes sıcaklığında olduğu gibi dalgalı şekilde değil sabit olarak 14-16 saat/gün olarak uygulanması verimi yükseltmek açısından önemlidir. Yumurtlama periyodunda ışık şiddeti 60-70 lüksten daha az olmamalıdır. Kümes içi çevre şartlarının denetiminin ne kadar yapılabildiğine göre damızlık üretimi planlanmalıdır. Kümes koşullarında büyük değişiklikler yapma imkanı olmadan dış ortama bağımlı olarak üretim devam ettirilecekse en azından belirli dönemlerde (tüy mevsimi, aşırı soğuk-sıcak) hayvanların dinlendirilmesi iyi olacaktır.
Kendini ispatlamamış hiçbir genç hayvan direk damızlık olarak değerlendirilmemelidir. Önceden de bahsettiğimiz üzere hayvan seçimlerinde katı kurallarla net olarak yaklaşım sergilenmelidir. Mümkün olduğunca canlı ağırlık tartımları yapılarak sürünün üniformitesi (birörneklilik) yani ortalama ağırlıklarının birbirine olan yakınlığı takip edilmelidir. Bu işlem genellikle büyütme dönemi piliçlerde yapılmakla birlikte büyük sürülerde yumurtlama periyodunda da damızlık tavuklar için yapılabilir. Üniformiteyi en basit şekilde iki örnek ile açıklayacak olursak;
- 150, 160, 180, 190, 200, 130, 145, 155, 165 ve 125 g’lık 10 adet hayvanın ortalama ağırlığı 160 g’dır. Bu ortalamanın %10 eksiği ve fazlası yani 144 – 176 g arasında kalan hayvan sayısı 5 adettir. Bu da üniformitenin %50 olduğu anlamına gelir.
- 160, 170, 180, 180, 190, 150, 155, 160, 170 ve 125 g’lık 10 adet hayvanın ortalama ağırlığı 164 g’dır. Bu ortalamanın %10 eksiği ve fazlası yani 147.6 – 180.4 g arasında kalan hayvan sayısı 8 adettir. Bu da üniformitenin %80 olduğu anlamına gelir.
Örneklerden birincisinde üniformitenin kötü diğerinde ise iyi olduğunu söyleyebiliriz. Kötü olan üniformiteyi düzeltmek için en etkili yöntem birbirine yakın ağırlıktaki hayvanların farklı bölmelerde yetiştirilmesidir. Üniformitenin iyi olması hayvanların biyolojik ve fizyolojik özelliklerinin birbirine yakın olması anlamına gelmektedir. Böylece yapılacak yetiştirme uygulamalarına tepkilerinin benzerliği sağlanabilir. Başlıca hiyerarşide çok uç noktaların oluşmaması ile verilen yemden benzer miktarda tüketim gerçekleşebilir. Hayvanların canlı ağırlıklarındaki varyasyon (faklılıklar) fazla olduğunda ağır olanlar günden güne çok tüketirken hafifler zayıfladıkça güçten düşecek ve hatta hastalanma ihtimalleri artarak ölümler görülebilecektir. Damızlık dişilerde canlı ağırlık yönünden farklılığın yüksek olması yumurtlama periyodu boyunca da verimde uçurumların oluşmasına neden olacaktır. Canlı ağırlık çiftleşme senkronizasyonu açısından da önemlidir. Irka has yumurtlama yaşındaki ağırlıktan az olursa; ilk (klavuz) yumurtanın gecikmesi, küçük yumurtlama, toplam yumurta veriminde, kuluçkalık yumurta oranında ve döllülük oranında azalma meydana gelebilir. Eğer ağırlık fazla olursa benzer sıkıntılar oluşmakla birlikte farklı olarak erken yumurtlama, çift sarılı yumurta oranında artış ve ilave olarak da prolapsus (yumurta kanalının dışarı çıkması) gibi sorunlar ortaya çıkabilir.
Üretimde damızlık horoz ve tavuğun kapasitesinden mümkün olduğunca çok faydalanmak asıldır. İstenilen özelliklere sahip az sayıda horozdan çok sayıda civciv elde edilebilir. Fakat hastalık, ölüm ve genetik çeşitlilik açısından muhakkak yedek horozlar bulundurulmalıdır. Üretimde etkinliğin asıl göstergesi dişi başına elde edilen civciv sayısıdır. Örneğin; 2 farklı yetiştiricinin elde ettikleri toplam civciv sayıları 1000 adet olarak aynı olsa da birinde 40 diğerinde 50 adet dişi damızlık varsa az damızlığı olan dişi başına 5 adet daha çok üretim yapmış olacaktır.
Kümesimizde yerleşim sıklığı, tünek kullanımı ve bölmeler gibi unsurlar, bize hoş gelmesinden ziyade tavuklara hitap edecek ölçülerde tasarlanmalıdır. Kümeste altlık kalitesi iyi olmalıdır. Altlığın kuru kalmasına özen gösterilmelidir. Eğer altlık nemli olursa çeşitli hastalık etkenlerinin çoğalmasına uygun ortam oluşturacağı ve ayak tabanı yangısı gibi sorunların ortaya çıkacağı bilinmelidir. Damızlık sürü kümes içindeyken altlık temizlemek için kaldırılmamalıdır. Böyle bir durumda hastalık etkenlerinin gün yüzüne çıkacağı unutulmamalıdır. Üretim dönemi başlamadan kümes içi tüm düzenlemeler bu bilgilere göre planlanmalıdır. Kümeste hayvan sayısına göre ve uygun yerlere folluklar yerleştirilerek yumurtaların yere yumurtlanmasının önüne geçilmelidir. Irklara göre farklılık göstermekle birlikte ortalama 4-5 tavuğa 1 adet folluk hesaplanmalıdır. Follukların temizliğine özen gösterilmelidir. Yetiştirme ve besleme uygulamaları ile kırık-çatlak ve kirli yumurta oranının en aza indirilmesi sağlanmalıdır. Yumurtalar folluklardan en az günde iki defa (sabah-akşam) olmakla birlikte mümkün olduğunca çok toplanmalıdır. Özellikle yumurtaların kırılması istenmeyen bir davranış olarak yumurta yemeye hayvanları teşvik edecektir. Bazı durumlarda tek bir kabuk kırıntısı dahi bırakmadıklarından durumu tespit etmek güçleşmektedir. Bu tip olumsuzluklar üretimin etkinliğini azaltmaktadır. Elde edilen yumurtaların uygun şartlarda depolanması ve kuluçkası bir sonraki yazımızda ayrıntılı olarak ele alınmaya çalışılacaktır.
Aslında yetiştiricilik damızlık, kuluçka, civciv, piliç, damızlık adayları gibi halkalardan oluşan zincirin kesintisiz döngüsüdür. Zamanla akıp giden bu nehrin yönünü belirleyecek olan ‘Yetiştirici’dir. Yetiştiricinin ustalığı ölçüsünde bu nehir ya kurak, ya deniz ya da okyanusta son bulacak bir serüvendir. Sonuç olarak, sağlıklı damızlık sürülerde dişi ve erkeklerin verimlerini yüksek tutarak daha etkin üretim sağlamak hedeflenmelidir. Bu hobinin daha güzel yaşanması dileklerimle diyorum ki; Amatörce sev profesyonelce yetiştir.